Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, NTV televizyonunun canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, soruları yanıtladı.
'SAYIN TÜRKEŞ'İN ZİYARETİYLE İLGİLİ HERHANGİ BİR PROBLEM YOK'
AK Parti Ankara Milletvekili Tuğrul Türkeş'in, Osman Kavala'nın da arasında olduğu bazı Gezi Parkı davası tutuklularını ziyaret talebine ilişkin dilekçesini 19 Temmuz'da Adalet Bakanlığı'na sunduğunu söyleyen Tunç, Türkeş'le dilekçeyi sunması öncesi bir araya gelerek konuştuklarını söyledi.
Bakan Tunç, hükümlü yakınlarının cenazesi veya ağır hastalık gibi acele hallerde bakanlığına yapılan başvuruların aynı gün sonuçlandırıldığını belirterek, "Ama bu tür durumlarda 1 hafta, 10 gün gecikebiliyor. Sayın Türkeş, partimizin milletvekili. Dolayısıyla muhalefet milletvekili, iktidar milletvekili bu konuda bir ayrım söz konusu değil. Herkese eşit muamele yapılıyor. Hükümlüler ve tutukluların ziyaret edilmesine ilişkin bir yönetmeliğimiz var. Bu yönetmeliğin 26 ve 40. maddeleri çerçevesinde bu ziyaret izinleri veriliyor. Bugüne kadar da Gezi davası hükümlülerini 64 farklı milletvekili, 340 farklı avukat ziyaret etti. Dolayısıyla hükümlüleri, ziyaretçileriyle görüştürmeme gibi bir geleneğimiz yok. Bu en doğal insan hakkı" dedi.
Kendi yakını olmasa dahi milletvekillerinin ziyaret başvurularını makul bir süre içerisinde karara bağladıklarını ve görüşmelerini sağladıklarını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Sayın Türkeş'in talebi de bu şekildeydi. Bizim, bu konuda kendisine 'Biz görüştürmeyeceğiz, böyle bir durum söz konusu değil' şeklinde bir bildirimde bulunmadan, tam biz görüşme gününü kararlaştırmaya çalışırken, bir açıklama yaptı. Bu açıklamasında, dosyanın sanki sümen altı edildiği şeklinde birtakım ifadeler kullanmıştı. Kendisini aradım, 'Adalet Bakanlığı'nda hiçbir konu sümen altı edilmez. Her şey kanun, tüzük, yönetmelik çerçevesi içerisinde gerçekleştirilir. Sizin talebiniz de makul bir süre içerisinde gerçekleştirilecekti. Bu konuda aceleci davrandınız' dediğimde de basının kendisine birtakım baskılarının olduğunu, bu nedenle böyle bir açıklama yaptığını ama görüşme isteğinin devam ettiğini söyledi. Biz de zaten 'Bu konuda mahsuru yok, görüşebilirsiniz' şeklinde kendisine ifade ettik."
Bakan Tunç, "Sayın Türkeş'in ziyaretiyle ilgili herhangi bir problem yok. Bugünden itibaren istediği zaman, tabii Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğümüzle de irtibatlı olarak uygun bir günde görüşebilir. Arkadaşlar kendisiyle irtibata geçtiler. Ben kendisini aradığımda 'Ne zaman isterseniz görüşebilirsiniz' dedim. Kendisinin bu hafta belki müsait olamayacağını, 10 gün sonra ziyaret edebileceğini ifade etmişti. Süreç o şekilde devam ediyor" ifadelerini kullandı.
'TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ'NDE MİLLETVEKİLLERİMİZ EN DOĞRU KARARI VERECEKTİR'
Kadınların evlilik sonrasında kendi soy isimlerini kullanması konusunda Anayasa Mahkemesi'nin karar süresinin dolduğuna ilişkin soru üzerine Tunç, bu konunun çok tartışıldığını belirterek, özellikle kadının soyadıyla ilgili Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararından sonra Medeni Kanun'un ilgili maddesinde düzenleme yapılması gerektiğini söyledi.
Tunç, Türk Medeni Kanun'un 1926 tarihli ilk halinde "Kadın evlenmekle kocasının soyadını alır" şeklindeki düzenlemenin, sonraki yıllarda "Kendi kızlık soyadı ile beraber kocasının soyadını kullanabilir" şeklini aldığını ifade ederek, Anayasa Mahkemesi'nin de "Kocasının soyadını kullanmayabilir" şeklinde bir karara vardığını anımsattı.
Bu konudaki takdirin Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ait olduğunu vurgulayan Tunç, şu ifadeleri kullandı:
"Bu konuda milletvekillerimiz en doğru kararı verecektir. Medeni Kanunumuzun o maddesi iptal edildiği için bir düzenleme gerekiyor. Medeni Kanunumuz hem kişiler hukuku, hem aile hukuku, hem de miras hukuku bakımından önemli bir temel kanunumuz. Dolayısıyla yıllar içerisinde toplumun ihtiyaçları doğrultusunda elbette ki değişmesi gereken hususlar varsa bu Türkiye Büyük Millet Meclisi milletvekillerinin takdirinde olan bir husus. Kadının soyadı konusunda bir tartışma söz konusu ediliyor. Anayasa Mahkememizin gerekçesi ortada. Bu gerekçe doğrultusunda Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletvekillerimiz en doğru kararı verecektir diye düşünüyorum."
'HALAY ÇEKTİKLERİ İÇİN GÖZALTINA ALINAN YA DA TUTUKLANAN YOK'
"Halay çekmek gözaltı sebebi oldu" şeklindeki iddialarla ilgili soru üzerine Tunç, şunları söyledi:
"Halay da horon da zeybek de bizim kültürümüz. Burada tamamen bir çarpıtma var, tuzak var. Halay çektikleri için gözaltına alınan ya da tutuklanan yok. Demokratik hukuk devleti terörü, şiddeti reddeder. Terör örgütü elebaşına yönelik tezahürat yaparsanız, terör propagandası yaparsanız hukuk devleti gereğini yapar. Anadolu'nun her yerinde halay çekiliyor, horon tepiliyor, zeybek oynanıyor. Son 22 yıla şöyle bir baktığımız zaman, Kürtçenin yasak olduğu bir dönemden geliyoruz. Kürtçe şarkının yasak olduğu dönemleri biz geride bıraktık. Hiç kimse "Kürtçe şarkı söylemek yasaklanıyor" şeklinde söylemesin. Kürtçe şarkı söylediği, halay çektiği için değil terör propagandası yaptığı için yargının devreye girmesi söz konusu. Milli birlik ve beraberliğimize yönelik konularda hassasiyetimizi sürdürmeye devam edeceğiz."