Bafra’da yaşanan bir çocuğun cinsel istismarı iddiasıyla açılan davaya bakan Bafra Ağır Ceza Mahkemesi, TCK’nın 103. maddesinin birinci fıkrasının Anayasa’ya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuştu.
İlçe mahkemesinin başvurusunda, ‘İtiraz konusu kuralın, farklı yaş gruplarında tüm mağdurlara yönelik eylemler arasında ceza müeyyidesi bakımından herhangi bir ayrım yapmadığı’ öne sürülmüştü.
Dört yaşındaki bir mağdura yönelik cinsel istismar suçu ile 14 yaşındaki mağdura yönelik cinsel istismar suçunun ceza müeyyidesinin kademeli bir ceza anlayışı içermeyerek aynı olduğu ifade edilen başvuruda, ‘Suça sürüklenen çocuklar yönünden 12 ile15 yaş arasında olup da kendisine yönelik eylemin anlam ve mahiyetini algılama yeteneği olan mağdurun rızasına hukuki sonuç tanınmadığı, bu mağdurların rızasıyla yaşadığı cinsel eylemler hakkında cezanın çok yüksek olduğu, suçun en nitelikli hali için en düşük yaşın 15 şeklinde belirlenmesinin suç ve cezada korunmak istenen hukuki yarar ile müeyyide arasındaki orantıyı bozduğu’ savunulmuştu.
Başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, TCK’nın, çocuğun cinsel yönden istismarını düzenleyen 103. maddesinin birinci fıkrasındaki ‘15 yaşını tamamlamamış her çocuğa karşı gerçekleştirilen her türlü cinsel davranışın cinsel istismar sayılacağına’ ilişkin hükmü, 6’ya karşı 7 üyenin oyu ile iptal etti.
Yüksek Mahkeme’nin gerekçesinde, itiraz konusu kuralla kanun koyucunun, 15 yaşını tamamlamamış çocukları cinsel yönden istismar edenler hakkında ceza yaptırımı öngördüğü hatırlatıldı.
Kuralın, cinsiyet ayrımı gözetmeksizin tüm çocukların cinsel dokunulmazlığı ile beden ve ruh bütünlüğünü etkin şekilde korumayı amaçladığı aktarılan gerekçede, söz konusu suçların işlenmesini önleyici ve caydırıcı nitelikte tedbirlerin alınmasının, devletin en önemli pozitif yükümlülüklerinden biri olduğu belirtildi.
Kanun koyucunun, küçüklerin biyolojik ve psikolojik gelişimlerine ilişkin bilimsel verilerle toplumda geçerli genel ahlak ve kültürel koşulları gözeterek, cinsel istismar suçunu, suçun unsurlarını, işleniş biçimini, çocuğa ve topluma verdiği zararı dikkate alarak bir yaptırım belirlemesinin takdir yetkisi kapsamında olduğu kaydedilen gerekçede, “Bununla birlikte suç ve suçluyla mücadele ve ceza hukukunun temel ilkeleri gözetildiğinde, suç tipine göre fiil ile öngörülen yaptırım arasında makul ve hakkaniyete uygun bir denge bulunmalı ve kanun koyucunun belirlediği yaptırım, cezalandırmada güdülen amaçla ölçülü olmalıdır” denildi.
Anayasa Mahkemesi’nin daha önce açılan bir davada, çocuğa tecavüz suçunda en az 16 yıl hapis cezası verilmesini düzenleyen TCK’nın 103/2. fıkrasını iptal ettiği hatırlatılan gerekçede, iptal hükmünün bir yıl sonra yürürlüğe girmesine karar verildiği, bu sürenin henüz dolmadığı kaydedildi.
Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı, 13 Ocak 2017’de yürürlüğe girecek. Bu süreç içinde yasamanın, çocuğun cinsel istismarı suçlarıyla ilgili yeni bir düzenleme yapması gerekiyor.İmc
Güncelleme Tarihi: 14 Temmuz 2016, 10:02