‘GİZLİ TANIK ESAS DELİL SAYILAMAZ'
AİHM kararında daha önce Bingöl’de dinlenen gizli tanığın objektif gerekçelere dayalı bir korku yaşayıp yaşamadığının belirlenmediği, gizli tanığın bir tehditten bahsetmediği, genel biçimde bir korkusu ya da misilleme endişesi dile getirmediği vurgulandı. Ayrıca gizli tanığın Malatya’da sanıklar huzurunda dinlenmemesine ilişkin sebeplerin de belirtilmediği anlatıldı. İki kişinin gizli tanık anlatımlarıyla mahkum edildiği, diğer delillerin bazı gösterilere katılmak ve DTP binasına gidip gelmek şeklinde olduğu, bunların da ispatlayıcı nitelikte bulunmadığı vurgulandı. Kararda, “Mahkemenin diğer delillere dayanmasına rağmen, bu delillerin ispat gücünün düşük olması sebebiyle, gizli tanığın ifadesinin örgüte mensup oldukları gerekçesiyle başvuranların suçlu bulunmasında belirleyici bir rol oynadığı inkâr edilememektedir” denildi.
Gizli tanığın sanıklar huzurunda dinlenmemesine ilişkin de şöyle denildi:
“Davanın esasına bakan hâkimlerin, tanığın sorgulanması sırasında davranışlarını gözlemlemelerini ve dolayısıyla tanığın inandırıcılığı konusunda kendi fikirlerini oluşturmalarını engellemiştir. Mahkemenin gizli tanığın ifadesinin güvenilirliğinin sağlanması konusunda özen gösterdiği kanaatine varılamayacaktır. Gizli tanık olduğunu ileri süren bir kimsenin duruşmada hazır bulunmasının ve bir yazı göndermesinin ardından bile mahkeme, gerçekten gizli tanığın olup olmadığını ve tanığın dinlenme kararını gönüllü olarak verip vermediğini teyit etmeye çalışmamıştır. Oysa gizli tanık olduğunu ileri süren kişi tarafından gönderilen yazı, söz konusu kişinin ifadesinin güvenilirliği hakkında şüphe oluşturabilecek nitelikteydi.”
Tanığın sorulara verdiği tepkileri gözlemleme imkanının bulunmadığı, başka bir salonda oturtularak sesli ve görüntülü yolla dinlenmesine imkan tanınmadığı belirtilerek, “Mahkeme bu yöntemi uygulamamış ve herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Savunma makamı çapraz sorgu aracılığıyla tanığın samimiliğine ve güvenilirliğine itiraz edecek bir durumda olmamıştır. Yargılamanın adilliğini bir bütün olarak değerlendirerek, mahkeme, başvuranların savunma haklarına, adil bir yargılamanın gereklilikleriyle bağdaşmayan bir sınırlama getirildiği kanısına varmaktadır” denildi. Bu nedenle mahkeme, her bir başvurucuya manevi zarar nedeniyle 2 biner Euro ödenmesine karar verdi. Radikal
Güncelleme Tarihi: 14 Aralık 2015, 14:37