kaçak bahis

deneme bonusu

casino siteleri

canlı bahis siteleri

deneme bonusu veren siteler

bahis siteleri

porno izle

kaçak bahis

deneme bonusu

casino siteleri

canlı bahis siteleri

deneme bonusu veren siteler

bahis siteleri

porno izle

Ağlayan Gelin’in Sessiz Çığlığı

Ağlayan Gelin’in Sessiz Çığlığı

METİN TEK/YAZDI

Gazeteci Metin Tek, 'Ağlayan Gelin’in Sessiz Çığlığı' adlı yazısını okuyucuları için yayınladı.

GAZETECİ TEK’İN YAZISI ŞÖYLE:

Dağların yalnızlığına yaslanmış, toprağın sabrından doğmuş bir çiçektir, Ağlayan Gelin.

Yüksekova’nın rüzgârlarında eğilip kalkan, hem acının hem direncin sessiz hikâyesini taşıyan bu zarif varlık, bugün vahşice  bir saldırıya maruz kalmıştır. 

Ters Lale çiçeğine yönelen bu hoyratlık, yalnızca bir doğa tahribatı değil; bir hafıza kaybı, bir insanlık yarasıdır.

Bölgemiz özelinde Ağlayan Gelin çiçeği; doğa, kültür, felsefe ve sosyoloji bağlamında bölge insanının kendi kökleriyle ilişkisini yansıtan bir semboldür. 

Sessizliğin İçinde Ağlayan Bir Halk

Ağlayan Gelin çiçeği, yalnızca toprağın üzerinde yükselen bir renk değil, aynı zamanda bu bölge tarihinin acı bir sızısıdır.

Öylesine nazik bir varlıktır ki, rüzgârın fısıltısına bile eğilir, yağmurun gözyaşına kendini bırakır.

Onun her yaprağında,  coğrafyamızın sancısı, halkımızın sürgün hatırası, çocukluğumuzun yarım kalmış gülüşü saklıdır.

Ağlayan Gelin'i ağlattılar; ama bu kez rüzgârın değil, hoyrat ellerin yüzünden.

Toprağın bağrından sabırla doğan bir çiçek, öfkeye ve körlüğe kurban edilmiştir.

Bu vahşice muameleye maruz kalan çiçeğin her kırılan dalında insanımız kendi içindeki kırıklığı seyretti.

Bir Halkın Gözyaşıyla Yoğrulmuş Belleği

Ağlayan Gelin, Anadolu'nun ve özellikle Hakkâri-Yüksekova'nın kültürel hafızasında sadece bir bitki değildir;

o, acıyla yoğrulmuş güzelliğin sembolüdür. Efsanelerde kaybolan aşklar, yarım kalan sevdalar bu çiçekte yeniden can bulur.

Dağların koynunda büyüyen her çiçek gibi, Ağlayan Gelin de sabrın, bekleyişin, kabullenişin adıdır.

Bu çiçeğe zarar vermek, yalnızca doğaya değil, bir halkın yüzyıllardır biriktirdiği inceliğe, acıya ve umuda da zarar vermektir.

Kültürel değerlerin toprağa kök salmış hali olan bu tür semboller, toplumların görünmeyen hazineleridir.

Yapılan hoyratlık, bu görünmeyen hazineyi biraz daha yoksullaştırmıştır.

İnsan ve Varlık Arasında Kopan Bağ

Ağlayan Gelin, görülmek için değil, sezilmek için vardır.

Ne zaman ki insan, doğayı sadece bir madde, bir kaynak, bir tüketim nesnesi gibi görmeye başladı; işte o zaman varoluşla arasındaki kutsal bağları kopardı.

Çiçeğe zarar veren el, aslında kendisine zarar vermektedir.

Çünkü doğa, insanın dışındaki bir şey değil; insanın kendi varlığının uzantısıdır.

Ve bir çiçeğin yok oluşu, insanın içindeki güzelliğin de solmasıdır.

Ağlayan Gelin, dünyaya sessizce sorar:

"Seni var eden sırra ihanet ettiğinde, geriye neyin kalacak?"

Varoluşun gizli dili, insanın içinde yankılanmayı beklerken; gürültü, tüketim ve hoyratlık bu dili boğmaktadır.

Bugün bir çiçeği koparan el, yarın kendi kökünü kesmiş olacaktır.

Ağlayan Gelin’in Ardında Bize Kalan

Ağlayan Gelin şimdi yine ağlıyor.

Ama sadece dağlar için değil, insan için, insanlığın kaybolan inceliği için de.

Onun sessiz ağlayışı, bize bir çağrı:

Toprağın, hatıraların, güzelliğin, sabrın ve zarafetin yanında yeniden saf tutmak.

Belki de hakikat şuradadır:

Bir çiçeğe gösterdiğimiz şefkat, kendi kalbimize gösterdiğimiz şefkattir.

Ve bugün Ağlayan Gelin’i korumak, sadece doğayı değil, insanın ruhunu da korumaktır.

Güncelleme Tarihi: 28 Nisan 2025, 23:51
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER