Yüksekova Güncel

Modern Zamanlarda Mektuplar - 4

Yerel

Yüksekovalı Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Zübeyt Bartin, 'Modern Zamanlarda Mektuplar 4' adlı yazısını okuyucuları için paylaştı.

ZÜBEYT BARTİN/YAZDI

Yüksekovalı Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Zübeyt Bartin, 'Modern Zamanlarda Mektuplar 4' adlı yazısını okuyucuları için paylaştı.

''Öğretmen Bartin'in Yazısı Şöyle:

Terk etmedi sevdan beni,

Aç kaldım, susuz kaldım,

Hayın, karanlıktı gece,

Can garip, can suskun,

Can paramparça…

Ve ellerim kelepçede,

Tütünsüz, uykusuz kaldım,

Terk etmedi sevdan beni…

Ahmet Arif’in yazdıklarında hepimiz çaresizliğimize çareler arıyoruz. Oysa Ahmet Arif çaresizliğini yazdı. Biz de onları çare sandık. Aşk bir miras değildir ve kimseden kimseye kalmaz. Gizli aldatmalar, sevdiğin insanı üzerine basmadan çiğnemektir. Belki de ilk defa kendinle yüzleştin. Aşkın küçük kızıydın. Şehrin dar ve tozlu sokaklarında yüreğin ve zihnin arasında geçen iki kişilik bir yalnızlık yaşıyordun. Ben de kendi durağını şaşırmış bir otobüs gibiydim. Akşamdı. Ve akşam, ağlamak için iyi bir sebeptir herkes için. Kızıyordum, her şeye, herkese. En çok da kendime. Hayat ne gariptir, dediğini duyar gibiyim. İnanmadan güldüğümüz bir şaka gibi.

Hepimizin kendini insanlardan soyutlamış gibi hissettiği akşamları olmuştur bazen. Ya da bir uçurum çiçeği gibi. Aşkın çıkmaz sokaklarını ezbere biliyorken ayrılığın ve yalnızlığın geniş caddelerinde kaybolduğunu öğrendim bu ay. Limandan ayrılan gemilerin geride bıraktığı ve giderek küçülen insanlar vardır ya hani… İşte o insanların öyle küçülürken içinde nasıl büyüdüğünü düşünüyorum şu an. Aklımın şimdi neden bunlara bu kadar takıldığını bilmiyorum. Yaşadığımız olayların etkisi olabilir ya da atlattığını düşündüğümüz olayların. Her insanın beyni bu artçı sarsıntıları yaşar. Hayatın en gaddar yanı, bir sonu olduğunu bize hep en mutlu anlarımızda hatırlatması. İnsanların en saf yanıysa hayatın bir sonu olduğunu her seferinde unutması. Oysa çoğu zaman ölmek zamanı beklerken belli etmeden içimizde ölüyoruz. Defalarca tekrarlanıyor bu son ama farkına varamıyoruz hiç. Biz onu fark edene kadar geçmişe gömülüyor her şey. Keşke geçmiş bu kadar geçmeseydi, diyorum içimden. Belki de sen de hep aynı cümleye mağlup oldun. Mağlup ya da mahcup. Bize bıraktığı tecrübeler de işe yaramıyor geçenlerin. Bu yüzden aynı hataları tekrarlayıp duruyoruz. Belki de geçmişi geçmiş yapan geçmemişliği olmalıdır. Unutulmuş bir geçmiş; kaybedilmiş, yitirilmiş bir geçmiştir. Burada asıl kaybedense geçmişi unutanın ta kendisidir. Bu yüzden etrafımız üzenlere sarılan, sevenlere darılan insanlara dolu. Yeryüzüne sevmeyi bilerek geliyoruz, demiştin. Sana tekrardan katılmadığımı ifade etmek isterim çünkü o bilinen değil öğrenilen bir şeydir. Görmüyor musun ne kadar da ‘ sevilmek için sevenlerle’ dolu bir dünya. Ya da sevmek için sevenlerle. Bana ne öğrendin dersen bu hayatta? Aşkın ne olduğunu bilmeden aşka inanıyoruz, aşkı tanımadan da aşk yaşamaya çalışıyoruz. Sonra bin pişman ağlıyoruz. Gözümüzde onca büyüttüğümüz, küçücük gözyaşının damlalara nasıl sığdığına şaşırıyoruz. Sonra da bu yangını söndürecek birini arıyoruz. Çünkü bazı gözyaşları, insanların içindeki yangını söndürmez daha da büyütür. Çok sonra elbet birileri gelip giriyor yangınımıza. Ya söndürüyor ya da kendi de yanıyor bizimle. Ya gecikirler ya da ya erken gelirler onlar. Hani demiştim ya sana erken açılmış bir yaranın geç sürülen merhemi diye. Erken gelenler o yüzden yanarlar belki de. Gecikenleri de yangın istemez zaten. Yanacak yeri kalmadığında gelen suyu neylesin yanan? Belki de bu hayatta senden sonra en çok bunları öğrendim.

Karşılıksız bir aşkın anatomisine döndü bu yazı belki de. Bir aşk her anlama gelebilirmiş. Ama her anlam bir aşk etmiyormuş, anladım. Ben huzursuzluğa ait bir mutlulukmuşum. Ve bu mutluluğun bir çaresi yok, biliyorum. Biliyor ve geri çekiliyorum. Yüzün bana unuttuklarımı, kaybettiklerimi geri veriyor. Sen farkında olmuyorsun. Polis kılığına girmiş bir hırsız gibisin. Kaybettiklerimi geri verirken kalbimi çalıyorsun. Ama oraya girmiyorsun. Kırıyorsun! Bilmiyorsun! Zaten hiçbir kalbe kırarak girilmezdi değil mi? Kırılmış bir kalp seni içinde neden saklar bilir misin? Bilme! Çünkü biz bu yolda mağlup olanlarız. Bizde şans yüzümüze gülmez. Bizde şans arkamızdan güler. Hep nereye gittiğimizi sorarlar, neden kaçtığımızı kimse bilmez. Bizi ya sevmezler ya sevmezden gelirler. Bu yüzden ne iyileşir ne de ölür bu yara. Sen bizi düşünme. Bitmiş değilim. Eksik öldüm sadece.Sevgiler.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.