Yüksekova Güncel

Kemal Parin: “Yeşeren umutlara ışık olalım!“

Yerel

“Umuda El Uzat" adıyla ötekinin varlığına, mutluluğuna ve kendisini iyi hissetmesine dair bir mesuliyet hisseden ve harekete geçen bir grup insan var. Bu insanları daha yakından tanımak ve yapmak istedikleri şeyi anlamak için ‘Umuda El Uzat’ projesinin sözcüsü olan Kemal Parin ile yapılan röportaj.

Ötekinin varlığına, mutluluğuna ve kendisini iyi hissetmesine dair bir mesuliyet hisseden ve harekete geçen ‘Umuda El Uzat’ projesinin sözcüsü Kemal Parin konuştu.

RÖPORTAJ; ERSİN TEK - İLKE HABER


“İnsan, hediyesini kalbiyle beraber vermezse onun ne değeri vardır.” (Charles Tschopp)

İnsan, yeryüzünde akıl ve irade sahibi olan tek canlıdır. Bu yüzden insanın, yani iradenin olduğu yerde ne sorun, ne çözüm, ne yoksulluk, ne mücadele, ne üzüntü, ne de umut biter. Adalet duygusuyla birlikte adaletsizlik, mutlulukla birlikte acı, güzellikle birlikte çirkinlik, iyiliği çoğaltanlarla beraber kötülük sürer gider. Her şey birbirine görünmez iplerle bağlı ve süreğendir. İmtihan dediğimiz şey burada saklıdır, ahlâk dediğimiz şey burada başlıyor.

Yardımseverlik, diğerkâmlık, dayanışma, destek olmak veya infakta bulunmak dediğimiz şeylerin hepsi ahlâktır, ahlâkın özüdür; sevginin ve merhametin ilham verdiği eylemlerdir. Sevgi ve merhamet sahipleri müşfik, hayırsever, nazik, yufka yürekli, anlayış ve empati yetenekleri yüksek insanlardır. Ne yazık ki, sevgi ve merhamet damarlarının nasıl kuruyabildiğini, aç gözlülüğün insanı nasıl bir zulme ve karanlığa sürükleyebildiğini, kötülüğün boyutlarının nasıl çığırından çıkabildiğini müşahede ettiğimiz bir dönemden geçiyoruz. Kısacası güce ve güçlüye bağımlılığın arttığı ve bir zorunluluğa dönüştüğü siyasal atmosferde değerler karmaşası ve kitlesel manipülasyon yoluyla toplumun zehirlendiği, sevgiyi, iyiliği, güzelliği, mutluluğu çoğaltacak veya çoğaltması gereken herkesin ortadan birer birer kaybolduğu, her şeyin manasını kaybettiği, iç içe geçtiği ve tıkandığı bir süreçten bahsediyoruz. İnsanların giderek daha çok ayrıştığı, birbirinden uzaklaştığı, ötekinin acısına, sevincine karşı duyarsızlaştığı, tepkisiz kaldığı, empati kuramadığı; ötekine tepeden baktığı, hor gördüğü, alaya aldığı, yok saydığı; ümitsizliğin baskın geldiği, umudun dibe vurduğu ve insanların büyük bir keşmekeşliğin kıyısına sürüklendiği bu dönemde, “Umuda El Uzat" adıyla ötekinin varlığına, mutluluğuna ve kendisini iyi hissetmesine dair bir mesuliyet hisseden ve harekete geçen bir grup insan var. Bu insanları daha yakından tanımak ve yapmak istedikleri şeyi anlamak için ‘Umuda El Uzat’ projesinin sözcüsü olan Kemal Parin ile konuştuk.


“Herkesin bir hikâyesi vardır” sözüne binaen kendinizi ve ‘Umuda El Uzat’ adıyla hayata geçirdiğiniz projeye ilişkin hikâyenizi anlatan cümleleriniz nelerdir?

İsmim Kemal Parin. Van’da esnaflık yapmaktayım. 2 kız ve 2 erkek olmak üzere 4 çocuk babasıyım. Daha önce birkaç yardım kuruluşu ile beraber ortak çalışmalar yürüttük. Ancak bu çalışmaların hiçbiri bizi tatmin etmedi. İçimizde tarif edemediğimiz bir boşluk ve huzursuzluk hep vardı, sürekli olarak farklı bir şeyler yapmam gerektiğine dair bir düşünce, bir his taşıyorduk içimizde. Farklı bir şey yapmak gerekiyordu. Çünkü yaptığımız çalışmaların amacı insanlardan teşekkür almak veya bonus kazanmak olmamalıydı. Bir insanın ihtiyacını karşıladığımız için şükretmemiz ve mutlu olmamız yeterli olmalıydı bize. Verdiğimiz destekler için de karşılık beklememek gerekiyordu. Kısacası, Yunus Emre’nin,“Cennet cennet dedikleri bir kaç köşk ve bir kaç huri / Kime versen alır onu bana seni gerek seni” düsturunu şiar edinerek, farklı bir şeyler yapmamız icap ediyordu. Buradan hareketle ‘Umuda El Uzat’ sosyal projesine kadar uzanan hikâyemiz yeni bir boyut kazandı.

Neden “Umuda El Uzat"? Bu projenin tam olarak nasıl ve ne zaman ortaya çıktığını sizden dinleyebilir miyiz?

Az önce bahsettiğim arayışlarımız sonrasında, sosyal medyada karşılaştığımız sosyal sorumluluk projeleriyle eğitime verilen destekler ve özellikle köy okullarında yapılan etkinlikler bizi çok etkiledi. Böylece 2017’nin Ekim ayında 10 kişilik gönüllü ekibimizle bir araya gelerek yaptığımız istişareler sonucunda “Umuda El Uzat” adlı sosyal sorumluluk projesini hayata geçirmeye karar verdik. Buradaki temel amacımız da eğitimi öncelemeyen yardım anlayıştan kurtulmak, çocuklarımızın eşit şartlarda eğitim görmesi ve mutlu olması yolunda bir katkı sunmak ve köylerde yaşayan insanlar ile kentlerde yaşayan insanlar arasında bir gönül bağı oluşturmaktı. Çünkü iyi biliyorduk ki, her çocuğun bir hayali vardır; öğretmen, doktor, mühendis olmak ve daha nicesi... Ancak sahip oldukları imkânların kısıtlı olması çoğunlukla onların bu hayallerine kavuşmalarına bir engel teşkil edebilmekteydi. Bizler de bu gerçeğin farkında olarak, istedik ki onların aydınlık geleceklerine yürümelerini kolaylaştıralım, umutlarını diri tutalım; bu yolculuklarında bizler de yer alıp onların hayallerini gerçekleştirmelerine destek olalım, o minik yüreklerdeki tebessüme ve mutluluğa ortak olalım. Böylece okumakla ve kendilerini keşfetmekle değişecek olan hayatlarına ufak da olsa bir katkı sunmak adına, bizler de özellikle köy okullarında okuyan çocuklarımızın hayallerine ve yeşeren umutlarına el uzattık; destek olmak isteyen insanlar için bir köprü olduk ve olmaya devam ediyoruz.

Bu projenizin etki alanından ve temel çalışmalarından bahseder misiniz? Gönüllüler ve destekçiler nasıl bir rol oynuyor?

‘Umuda El Uzat’ adlı sosyal sorumluluk projemiz, özellikle hayat şartlarının ve ulaşımın zor olduğu yerleşim bölgelerinde yaşayan çocuklarımıza ulaşmak, destekçilerimizden gelen ‘hediyeleri’ onlara ulaştırarak ufak da olsa bir tebessümün ve umudun yeşermesine vesile olmak niyeti ve düşüncesiyle başladı. Umuda El Uzat sosyal sorumluluk projesi kapsamında şimdilik sadece imtihanımızın öncelikli halkasını oluşturduğuna inandığımız, yani şu an içinde yaşamımızı sürdürdüğümüz Van ilimize bağlı ilçe ve köylerde etkinlikler düzenliyoruz. Bu anlamda birçok köy okuluna destekçilerimizden gelen giysi, kitap ve kırtasiye malzemelerini ulaştırdık. Aynı şekilde destekçilerimizden gelen kitaplarla bazı köy okullarımızda sevimli kütüphaneler kurduk. Bütün bunları destekçilerimizin ve gönüllülerimizin ortak katılımıyla, ortak çabasıyla gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye de devam etmekteyiz.


‘Umuda El Uzat’ sosyal sorumluluk projesinin etkinliklerini ve destek bulmak için kullandığı yöntemlere ilişkin bilgi verir misiniz?

Müsaadenizle, burada bir şeyleri ifade etmem gerekiyor. Umuda El Uzat adlı sosyal sorumluluk projesi kapsamında yaptığımız etkinlikleri “yardım” olarak değerlendirmiyoruz. Öncelikle bunun altını çizmemiz gerekiyor. Yaşam koşulları ve ulaşımı zor olan yerleşim yerlerinde yaşayan çocuklarımıza ulaşarak, onlara hediyeler vermek, onları mutlu etmek, sevinçlerine ve gülücüklerine ortak olmak temel kaygımızı oluşturmaktadır. Bundan başka bir amacımız yoktur. Bu amaç doğrultusunda bugüne kadar beş bine yakın kitapla, toplamda 5 köy okulunda kütüphaneler kuruldu. Bunun dışında gönüllülerle birlikte destekçilerden gelen hediyelerle 14 okulda yaklaşık 1000 çocuğumuza mont ve bot dağıtıldı. Bu dağıtımlarda zengin-yoksul ayrımı yapmadık. Herkese isteğine ve ihtiyacına uygun olarak hediyesini ulaştırdık. Dini bayramlarımızın olduğu günlerde takipçilerimizden gelen hediyeleri de 120 çocuğumuza ulaştırdık. Destekçilerimizin ve okullardaki öğretmenlerimizin bizi haberdar etmesi suretiyle, bugüne kadar en az yirmi okulumuzda okumakta olan öğrencilerimizin kitap, kırtasiye, giysi, ayakkabı, vs. ihtiyaçlarını sosyal medya üzerinden paylaşarak ve destekçilerimizi bu okullarda görev yapan idareci veya öğretmen arkadaşlarımıza yönlendirerek karşıladık. Ayrıca gönüllülerimiz ve üniversite öğrencileri ile birlikte KPSS sınavı sonrasında, sınava girenlerden kalem, silgi ve kalemtıraştan oluşan 1560 tane takım topladık. Topladığımız bu kalem, silgi ve kalemtıraşları ihtiyacı olan köy okullarımıza ulaştırdık.

Yapılan desteklerin gereken yerlere ulaşması için yalnızca bir köprü işlevi mi görüyorsunuz?

Umuda El Uzat adlı sosyal sorumluluk projesi olarak çoğunlukla sosyal ağlar üzerinden paylaşımlar yaparak etkinliklerimizi duyurmaktayız. Böylece destekçilerimizin bu kanallardan bizlere ulaşması mümkün olmaktadır. Misal, öğrencilerimizin ihtiyaç duyduğu malzemelerin listesini sosyal medya hesaplarımızda paylaşıyoruz ve bunu gören destekçilerimiz de gönüllülük temelinde hediyelerini bize ulaştırıyorlar. Ancak nakdi, yani parasal herhangi bir desteği kabul etmiyoruz. Bunun dışında bize ulaşan kitap, giyim, kırtasiye malzemeleri, vs. hediyeleri kabul ediyoruz. Bize ulaştırılan hediyeleri de paketleyerek gönüllülerimiz aracılığıyla ve bizzat kendi imkânlarımızla çocuklarımıza ulaştırıyoruz. Bizim buradaki işlevimiz sadece köprü işlevi görmek değil, aynı zamanda destekçilerimiz ile çocuklarımız arasında sağlam bir gönül köprüsü inşa etmektir.


Nakdi destekleri neden kabul etmiyorsunuz? Özel bir nedeni var mıdır?

Az önce de belirttiğim gibi, destekçiler ile çocuklar arasında gönül köprüleri inşa eden bir sosyal sorumluluk projesi olarak amacımız çocuklarımızın mutlu olması, eşit şartlarda eğitim görmesi, zihin ve gönül dünyalarını güçlendirecek hediyeler ulaştırmak, hayatta başarılı ve mutlu olmalarını sağlayacak küçük dokunuşlar yapmaktır. Nakdi destek kabul etmememizin bir başka nedeni de, destekçilerimizi birer gönüllü adayı yapma ve bu tür etkinlikler vasıtasıyla insanları daha duyarlı hale getirme beklentimiz ve sorumluluğumuzdur. Bu yüzden hediyeleri bizzat kendilerinin almasını sağlıyoruz. Çünkü hem alırken o heyecanı yaşamalarını, hem de bizlerin o hediyeleri çocuklara verirken çektiğimiz görüntülerdeki sevinç çığlıklarını onların da hissetmelerini ve yaşamalarını istiyoruz. Dolayısıyla herhangi bir nakdi desteğe ihtiyaç duymuyoruz. Hediyelerin ulaştırılması noktasında gerekli masrafları da biz kendimiz karşılıyoruz. Çünkü kendimizi çocuklarımıza ve geleceğe karşı borçlu sayıyoruz. Ayrıca gönüllülük esasıyla bir araya geldiğimiz için burada hiçbirimiz kalıcı değiliz. Bize gelecek nakdi desteklerin gönüllülerimiz ile destekçilerimiz arasında ve bizden sonra bu projeyi sürdürecek olan insanlar arasında fitneye, şaibeye, istismara ve güven duygusunu zedeleyecek bir duruma dönüşmesinden kaygı duyuyoruz. Bu yüzden hiçbir şekilde nakdi desteği kabul etmiyoruz.

Gönüllülerinizin ve destekçilerinizin profili hakkında bilgi verebilir misiniz? Bu noktada kurallarınız veya ilkeleriniz nelerdir?

Gönüllülerimiz ve destekçilerimizin profili için de şunları söyleyebilirim, daha çok hayata sevgi merkezli bakan, çocukların mutluluğu ve sevinçlerine ortak olmak arzusunu taşıyan, onlar için bir şeyler yapmaya çabalayan ve sorumluluk bilinci gelişmiş kimselerdir. Gönüllülerimizin veya destekçilerimizin hangi dinden, hangi ideolojiden, hangi siyasal görüşten, vs. olduğuyla ilgilenmiyoruz. Ancak bütün bu farklılıklarımızın etkinliklerimizin dışında tutulmasına, yani bir sorun veya engel teşkil etmemesine özen gösteriyoruz. El birliğiyle, güç birliğiyle ve gönül birliğiyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bugüne kadar bu noktada hiçbir sıkıntıyla karşılaşmadık.


Bu konuda iletişime geçtiğiniz destekçilerin ve hediyeler verdiğiniz çocukların sizlerden değişik beklenti ve istekleri oluyor mu?

Hediyelerini verdiğimiz çocuklardan bazen çeşitli istek ve beklentiler alıyoruz. Mesela kütüphane kurduğumuz bir okulumuzdaki öğrencilerin kitap dışında oyuncak istekleri oldu. Antalya’daki bir gönüllümüzün özverili katkıları sonuncunda bu oyuncakları temin ettik. Daha sonra öğretmenimize ve öğrencilerimize haber vermeden bir gün köye gittik. Öğrencilerimize sürpriz yapmak istedik. O gün bizleri karşılarında gördükleri zaman yaşadıkları heyecanın ve mutluluğun tarifini yapmam imkânsız. Aynı heyecan ve mutluluğu bizler de yaşadık ve yaşıyoruz.

Ayrıca “Umuda El Uzat” sosyal sorumluk projesi olarak destekçilerimizden ricamız odur ki, çocuklara hediye alırken kendilerine, kendi çocuklarına veya kendi sevdiklerine karşı nasıl bir özen ve hassasiyet gösteriyorlarsa, bu çocuklarımız için de aynı özeni ve hassasiyeti göstersinler. Bu anlamda kitap hariç, diğer malzemelerde kullanılmış, yani ikinci el ürünleri yollamamalarını onlardan istirham ediyoruz.

Son birkaç yılda ortaya çıkan siyasal gelişmelerin sonucunda ‘iyilik, yardımlaşma ve dayanışma’ işlevi gördüğünü zannettiğimiz kurumların birçoğunun bu niteliklere haiz olmadığını, kirli ve karmaşık ilişki ağlarının içinde olduklarını gördük. Tamda bu noktada, insanların kurumlara ve kavramlara güveni sarsılmışken, insanlara ulaşmak, onlardan destek talep etmek ve kendinizi anlatmak noktasında zorluk çekiyor musunuz?

Elbette ki zorluk çekiyoruz. Zaten bizleri bu sosyal sorumluk projesini hayata geçirmeye iten hikâye de biraz böyle başladı. Başta da belirttiğim gibi daha önce bir kaç yardım kuruluşu ile beraber ortak çalışmalar yürüttük. Fakat bu kuruluşların klasik yapılanma biçimi, verimsiz çalışma yöntemleri ve bilhassa eğitimi ikinci plana atan anlayışları bizi böyle bir arayışa sürükledi. Bu projemizi daha hayata geçirmeden önceki günlerde yaşadığım bir olayı sizinle paylaşayım. Bir gün bir yakınıma, “Belirlediğimiz üç köy okulumuzda okuyan öğrencilerimize yardım eder misin?” diye sordum. Bana verdiği cevap aynen şu oldu: “Eğer yardım derneği iseniz, ben derneklerden çok çektim. Ondan dolayı, kusura bakmayın size yardımcı olamam.’’ O gün çok üzülmüştüm. Ancak daha sonra bu projemizi hayata geçirdikten sonra bu yakınım, belirlediğimiz üç okulun öğrencileri için 150 Mont ve 150 Bot desteğinde bulundu. Anlayacağınız, yardım derneklerinin insanlar üzerinde bıraktığı olumsuz etki bugün de sürekli olarak karşımız çıkıyor ve zorluk yaşatıyor. Fakat elimizden geldiğince bir yardım derneği olmadığımızı, yalnızca çocuklarımızın eşit şartlarda eğitim görmesini, mutlu olmasını isteyen ve bunun için de çaba gösteren bir gönüllüler topluluğu olduğumuzu anlatmaya çalışıyoruz.

Daha açık bir ifadeyle sorayım, herhangi bir siyasi veya dini yapıyla örtük veya açık bir ilişkiniz var mıdır?

Hayır, kesinlikle herhangi bir dernek, vakıf, siyasi veya dini bir yapıyla ne örtük ne de açık bir ilişkimiz veya arka bahçe olma niyetimiz yoktur. Fakat her fikirden, her ideolojiden, her inançtan destekçilerimiz, gönüllülerimiz, dostlarımız vardır. Bunlardan da yeterince destek görüyoruz ama bu farklılıklar projenin içine girmiyor ve projeyi asıl hedefinden saptırmıyor. Güzel olan da budur.

Hediyeler vermekten bahsettiniz. Bildiğiniz üzere dinimizde hediyeleşmenin önemi büyüktür. Bu kavramın sizdeki karşılığı tam olarak nedir, biraz daha açar mısınız? Neden hediyeleşmek veya hediyeler vermek?

Dikkat ettiyseniz eğer, biz yardım kavramını kullanmıyoruz. Bunun yerine ‘destek ve hediyeleşme’ diyoruz. Sebebine gelince, yardım derneklerinin ve yardım kavramının insanlar üzerinde yarattığı olumsuz etki ve özellikle de çocuklar üzerinde yarattığı tahribatı gördüğümüz için kullanmıyoruz. Bildiğiniz üzere hediyeleri genellikle sevdiğimiz ve değer verdiğimiz insanlara veririz. Bizler de çocukları seviyoruz ve onların mutlu olmasını istiyoruz. Bütün çabalarımız da bunun içindir. Bazen alınan küçük bir hediye insana yaşadığı toplum içerisinde sıradan olmadığını ve insanlar tarafından önemsendiğini, kendisine değer verildiği hissini yaşamasına ve anlamasına vesile oluyor. Aynı şekilde hediye almak her insani mutlu eder, insanlar arasında sevgi ve muhabbeti artırır, insanların içinde bulundukları sıkıntılardan uzaklaşmalarına ve küçük problemlerin unutulmasına vesile olabiliyor. Mutluluğun yanı sıra hatıra olması anlamında da bir önem taşır. Dolayısıyla burada alınan hediyenin pahalığının ya da ucuzluğunun bir manası yok. Önemli olan şey hatırlanmış olmaktır. Hatırlanmak da kişiye güç ve özgüven kazandırır, bulunduğu ortama uyum sağlamasını ve söz sahibi olmasını sağlar. Bütün bunlardan ötürü yardım kavramını değil, ‘hediyeleşme ve destek’ kavramanı kullanıyoruz.


Son olarak bu noktada insanlara farkındalık kazandırmak ve geliştirmek için neler yapılabilir veya neler yapılmalıdır? Bu noktadan hareketle düşüncelerinizi ve projelerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Çok şükür, 4 çocuğum da normal şartlarda okuyup üniversiteyi kazandılar. Şehirde yaşayan bizlerin çocukları okuyup üniversiteye gidebiliyorken, köyde yaşayan ve imkânsızlıklardan ötürü okula gidemeyen, normal şartlarda okuyamayan çocuklarımızın günahı nedir? Bilhassa en küçük kızımın üniversite kaydından sonra, bu soruyu daha sık sormaya başladım ve bu acı gerçeklik bende daha çok etki yapmaya başladı… Öncelikle hepimizin bu soruyu kendine sorması ve kendi mesuliyetini kabul etmesi gerekiyor. Daha sonra harekete geçmeli ve imkânları ölçüsünde elinden geldiği kadar gayret sarfetmelidir. Biz böyle yaptık. Gönüllü ve destekçi arkadaşlarımızla beraber gücümüzün ve imkânlarımızın el verdiği ölçüde çocuklarımızın eksiklerini tamamlamaya çalışarak, onların morallerini küçükte olsa ufak tefek hediyeler vererek artırmaya, eğitimde başarılı olmaları için ‘yeşeren umutlara ışık olmaya’ devam ediyoruz ve edeceğiz. Her şey çocuklarımız içindir ve onlar daha fazlasını hak ediyor. Nefesimizin sonuna kadar çocuklarımızın daha iyi şartlarda eğitim görmelerine destek olmaya çalışacağız. Bunun için de öncelikli hedefimiz, Van’a bağlı ilçelerimizdeki köylerde kütüphanesiz okul bırakmamaktır.

Son olarak, ‘Umuda El Uzat’ sosyal sorumluluk projesi kapsamındaki etkinliklerde bizden hiçbir zaman desteğini esirgemeyen kıymetli destekçilerimize, gönüllülerimize ve özellikle çocuklarıma, aileme ve yakın çevreme sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum.

Zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz.

Bize bu fırsatı sunduğunuz için ‘Umuda El Uzat’ ailesi olarak size teşekkür ediyoruz, başarılar diliyoruz./ KAYNAKİLKE HABER



Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.