Yüksekova Güncel

Hayata Dair Söylenceler

Yerel

Yazar Ersin Tek bu hafta okuyucuları için 'Hayata Dair Söylenceler' isimli yazıyı kaleme aldı.

ERSİN TEK/YAZDI

Yazar Ersin Tek bu hafta okuyucuları için 'Hayata Dair Söylenceler' isimli yazıyı kaleme aldı.

ERSİN TEK'İN YENİ YAZISI ŞÖYLE:

‘‘yaşamları ‘hayat’ ile sürekli bir diyalog halinde olanlara.’’(mihayil nuayme)

Hayat ‘Rahmani nefes’in sonucudur. Nefha-i rahmet. ‘Kün’ emrinin hakikatidir. Çamurdan yaratılmış kuşun suretinde, İsevî ilimdir.

Yeryüzüne sürülmüşlüğümüz, çıplak kalmış bu rüyanın içinde çırpınışlarımız tam bir muammâdır. Özgür bir yanılgı ile çoğaldık kuyularda, çöllerde, dağlarda, sokaklarda, şehirlerde. Tarihimiz böyle yazıldı. Hakikatin parıltılı ‘an’ları yanıp söndü tüm zamanlarda. Muştulanmış gecenin mabedinde alevler yakıldı hayatın şerefine. Tuzlu su içip susuzluğa yelken açmak gibi başka bir işe yaramadı hayat, varoluş. Muhal bir düş oldu söz. Bir telaş…

Ecel zaman yolcularının alnına daha derin kazındı, ardın sıra yürümeye başladı ölüm. Vuslat savaşında akıp giden günler çoğaldı. Etrafına bakmayı unuttu insan, görünmez oldu aynalar. Kayboldu birden simetrik yaşamlar. Geri dönüşsüz bir yol oldu zaman. Belâ-yı berzah…

Hayat yazılamayan korkuların, aşkların, acıların kimsesiz mezarlığına döndü. Korku, yalnızlık ve biz… Yeni belirsizlikler türedi bilincimizin karanlık duvarlarında. Kitapların sayfaları arasına karaladığımız korkuları gelecek günlere saklayıp durduk ne işe yarayacağını bilmeden.

Tanrıyı öldürmek ya da öldü demek de işe yaramadı. Bedbaht bizler. Şuurun mağarasında boğazladığımız karabasanlardan kurtulamadık. Bîçare filozoflar, tutarsızlık terazisinde tutunma çabası verdiler hep. Her zaman yeni olanın görünümünde eski olanı aradılar yorulmaksızın, hayatın ispatı için kanıtlar. Yetmedi. Çocuksu bir hayranlık ve şaşkınlık ile terk ettiler saraylarını, mağaralarını. Sonrası; insanlardan kaçış nöbetleri ve itiraflar...

Hayat sevgi dolu kelimelerle anlatılmıştı oysa. İnsanlık olarak tüm zamanlarda tek kelimelik bir hüzün yüklenmişiz, sebebi bilinmez. Geçmeyen bir yalnızlığın fırtınasına yakalanmış ömürlerimiz. Geç anladık gerçeği; Hayatın bilinmez bir kimliği vardır ve eskitir yolunda yürüyenleri. Her ‘an’ın içinde damla damla eriyen ‘ben’ler bırakır ardında. Kaybedenin değişmediği bir mücadeledir hayat.

İhanete bürünen renklerin melodisidir hayat. İçimizde bastıramadığımız sessiz çığlığın ayak sesleridir. Görünenlerin ardına gizlenerek büyüyor bu çığlık ve aynı zamanda görünenleri çoğaltan yine bu çığlık. Bir ‘sır’ var bu ‘sırrın’ içinde. Göze dokunan ve dokundukça daha da görünmez olan bir hakikat. Nasıl aramalı bunu, nasıl bulmalı. Bilinmez.

‘‘Anlamlı bakan bir yürek için aramaya başladığında, hayat dipsiz bir uçurumun kenarındadır. Ya yeniden başlayacaktır ya da ebediyen sona erecektir.’’

Hayat oyununa düştüğümüzün izleridir bu sözler. Çıkmaz bir sokaktır. Aynı zamanda bir mecburiyet çıkmazıdır. Hayat içimizdekilerin dile gelemediği anlardaki çaresizliklerin ve çıkmazların toplamıdır artık. İçimizdekileri karşılayacak bir sözcük yok, olmayacak. Yeni sözler aramak nafile. Hayata dair tüm söylenceler bir yanılgının içinde büyüyen hakikatin tohumlarından ibaret. Öyle say gitsin. Hayat kendi amacını gerçekleştirmek için vardır sadece, yarım kalanlara rağmen. Bir masal. Lâl! / İLKEHABER

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.