İHD Hakkari Şubesi yöneticisi Muhyettin Önal, Türkiye'de cezaevlerinde yaklaşık 600 hasta tutsağın bulunduğunu, ve 248 hasta tutsağın ölüm sınırında olduğunu söyledi.
Uluslararası Af Örgütü'nün İran'da hakkında idam kararı bulunan Samaan Nasimi'nin idam edilmediğini açıklamasını değerlendiren Önal, "Bu iddialar doğru ise bu infazın durdurulması için girişimlerimizi sürdüreceğiz. Uluslararası Af Örgütü'nden ve tüm dünyadan İran'ın bu vahşetine 'dur' demelerini bekliyoruz" şeklinde konuştu.
İHD üyesi Serhıldan Yurtseven, katledilen 7 kişinin hikayesini, aileleri adına anlattı. "1990 tarihinde Yüksekova ilçesinde ikamet eden bazı jitem elemanları olarak bilinen ve isimleri bizde saklı olan korucu ve korucu başları, Kadri ve Casım adlı kişilerle sınırda kaçakçılık yapıyorlardı.
Bu şahıslar; Mehmet Ürün, Ömer Ürün, Salih Ürün, Sıdık Yakut, Mehmet Yakut, Ömer Kaçan ve Hacı Bahattin Kerem oğluna çobanlık yapan Silopili bir genci, 'Yüksekova’da size bir iş bulduk' diye çağırdılar.
Akrabalarımız da Salih Ürün’ün arabasıyla Yüksekova’ya gittiler. Yakınlarımız ve onları çağıran Kadri ve Casım adlı şahıslarla birlikte kaçakçılık işine girmişlerdi. 5 yakınımız ve Silopi'li bir çobanı dönemin derin devleti ile jitem bağlantılı olan korucu başları ve korucu çeteleri tarafından Yüksekova Alay Komutanı Ali Kiraz’a ihbar edildi. Dönemin Yüksekova alay komutanı Ali kiraz koruculara talimat verek, akrabalarımızın Uluyol (Tıloran) Köyü'nün arkasına çağırılmasını ve PKK’li diye tekrar ihbar edilmesini istedi. Korucular akrabalarımızı Uluyol Köyü'nün arkasına getirtip, PKK'li diye ihbar ettiler. İlçe Alay komutanı Ali Kiraz ve korucular ihbarın yapıldığı yere geldiler. Alay komutanı ve korucular tarafından olay yerinde Ömer Ürün’e ağır işkence edildikten sonra silahla taranarak öldürüldü. Mehmet Ürün’ü askeri birlikte içinde su kaynayan kazana atılıp haşlanarak öldürdüler. Diğerleri de ağır işkence yapılarak öldürüldü. Bu olaya tanık olan Silopili bir çoban vardı önce serbest bırakıldı. Çoban serbest kaldığı zaman bu olayı bize anlatmıştı.Daha sonra olayı anlattı diye tekrar çobanı yakalayıp öldürdüler.
Olayı günler sonra öğrendik. Yakınlarımızın cenazesini almak için Yüksekova’ya gitmek üzere yola çıktık. Ancak o zaman Yüksekova girişinde bulunan askerler bizi Yüksekova'ya sokmadılar. Dolaylı yollardan Yüksekova’ya girmeyi başardık. Baskılar nedeniyle otellere ve evlere alınamadık. Dönemin Belediye Başkanı vasıtasıyla Esen Otel'e yerleştik. Gece güvenlik güçleri tarafından otele baskın yapıldı, hepimizi Tabur Komutanlığı'na götürdüler. Otelde yanımızda olan Yüksekovalı Mele İsmail adlı belediye personeli bizimle birlikte gözaltına alındı. 2 gün taburda tutulduk. Dönemin belediye başkanının çabası ile infazdan kurtulduk. Daha sonra bizi askeri zırhlı araçlara bindirip Uludere'ye gönderdiler. Çukurca yol ayırımında Uludere’den gelen askeri araçlara bizi bindirip, Şırnak iline bağlı Şenoba Tabur Komutanlığı'na götürdüler. 20 gün orada tutulduk. Amaç taziyeyi ve cenazeleri almamızı engellemekti. Olaydan 26 gün sonra savcılık soruşturmaya yer yok diyerek dosyayı kapattı. Yakınlarımızın cenazelerini Yüksekova Akalın (Bajêrge ) mezarlığına gömdüler. Ömer Ürün ve Salih Ürün’ün aileleri İstanbul İHD'ye başvurdular. Dönemin İl Jandarma Alay Komutanı, olayı basına '7 PKK'li etkisiz hale getirildi' şeklinde yansıttı. Yaptığımız tüm hukuki mücadeleye rağmen şu ana kadar olumlu bir cevap almış değiliz. Biz aileleri olarak bundan sonra da çocuklarımızın katillerini adaletin önüne getirmeye çalışacağız, davamızın takipçisi olacağız."
Kayıp yakınlarının eylemi 5 dakikalık oturma eylemi ile son buldu.