Yüksekova Güncel

'Babamı yaralı halde darp ettiler'

Yerel

Yüksekova’da Cumartesi Anneleri ve Kayıp yakınları 2008 yılında Newroz kutlamalarında polis tarafından katledilen İkbal Yaşar ile 1993 yılında askerler tarafından öldürülen Nurettin Turgut’u andı.

METİN TEK / YÜKSEKOVA GÜNCEL

Yüksekova’da Sanat Sokağı’nda İHD öncülüğünde 51. kez bir araya gelen Cumartesi Anneleri ve kayıp yakınları, 2008 yılında Newroz kutlamalarına polisin saldırması sonucu katledilen İkbal Yaşar ile 1993 yılında Tatvan’da askerlerce öldürülen Nurettin Turgut’un faillerini sordu, sorumlularının cezalandırılmasını talep etti.

Kayıp yakınlarının adalet arayışına Yüksekova Belediyesi Eş Başkanı Ruken Yetişkin, HDP-DBP yöneticileri, sivil toplum örgütleri ve çok sayıda vatandaş destek verdi.

Yüksekova İHD Yöneticisi Muhyettin Önal; bu gün Amed’de kutlanan Newroz’un tüm halklara barış, özgürlük ve kardeşlik getirmesini dileyerek sözlerine başladı.

 

‘Newroz özgürlüktür, Newroz Barıştır, Newroz Serhildan’dır’ diyen Önal; Tüm Kürt halkının ve ezilen halklarının Newroz’unu kutladı. Önal; Newroz kardeşliktir, barıştır diyoruz. Ama IŞID çeteleri tarafından Haseki’de dün yine kan döktü. Newroz’u kana buladı. Ama biz buradan IŞID çetelerine ve destekçilerine sesleniyoruz. Kürt halkını böyle saldırılarla yıpratamazsınız. Sizler döktüğünüz kanda buğulacaksınız’ dedi.

 

Son olarak Erdoğan’ın ‘Kürt sorunu yoktur’ sözüne göndermede bulunan Önal, Bir halkı ve kimliğini yok saymak, İnsan Haklarına Aykırıdır’ dedi. Ayrıca Van M Tipi cezaevi yönetimine de seslenen Önal, sürgünlerle bu halkı yıldıramazsınız. Bu yaptığınız İnsan Haklarına aykırıdır’şeklinde konuştu. 

YARALI BABAMI ARAÇTAN İNDİRİP DARP ETTİLER

Çarşı merkezinde başlayan kutlamalara babasının da eşlik ettiğini ifade eden Yaşar, “Kutlamalar sürerken polis kutlamalara tahammül etmeyip halkın üzerine biber gazı ve sapanlarla misket atarak saldırmaya başladı. O esnada babamın sağ gözüne bir misket değmişti. Çıkan gerginlik sonrası polis halkın üzerine silahlarla saldırmaya başladı.

Babam, Eski Cezaevi Kavşağı’ndaki sokakta keskin nişancılar tarafından hedef gözetilerek sağ göğsünden vuruldu. Babam Newroz alanındaki insanlar tarafından hastaneye kaldırılmak istendi. Ama hastaneye giden tüm yollar kapalıydı. Babamı alandaki amcalarım her şeye rağmen bir taksiye bindirip hastaneye götürmeye çalıştı. Babamı hastaneye kaldıran araç polisler tarafından durduruldu. Polisler amcamları ve yaralı babamı araçtan indirerek onları silah dipcikleri ve tekmelerle darp ettiler. Babam yaralıydı, kan kaybediyordu. Bir an önce hastaneye yetiştirilmeliydi. Ancak polisler babamı darp etmeye devam ediyorlardı.

Oradan geçen bir ambulansın amcası tarafından durdurulduğunu ancak polislerin sağlık görevlilerine de müdahale ederek babasının hastaneye kaldırlmasını engellemeye çalıştığını ifade eden Yaşar, "Polisler babam için ‘Gebersin’ diyerek sağlık görevlilerine mani oldular. Babamın durumu iyice kötü olduktan sonra sağlık ekibinin müdahale etmesine müsaade ettiler. Sağlık personeli ise babamın öldüğünü, yapacak bir şeylerinin olmadığını belirtti. Polisler tarafından yapılan işkence ile babam iç kanamadan ve kan kaybından ölmüştü.

Babamın cenazesi ambulansla Yüksekova Devlet Hastanesi'ne kaldırılmıştı. O arada ailemize cevap geldi. Babamın sağ ayağından vurulup yaralı olduğu, önemli bir şeyinin olmadığını bize söylediler. Babamın yaralı olduğu haberini duyan babaannemin feryatları yürekleri yakıyordu.

CENAZEMİZİ BİZDEN HABERSİZ DEFNETTİLER

Haberi aldıktan sonra ailece hastaneye gittiklerini ifade eden Yaşar, “Ama tüm yollar kapalıydı. Bizler alternatif bir yol bulup hastaneye vardığımızda hastane etrafının jandarma tarafından sarıldığını gördük. Ailemizin hastaneye yaklaşmasına izin vermediler. Orada babamın öldüğünü öğrendik. Aile olarak babamın cenazesini görmek istedik ancak dönemin savcısı bize hiçbir şekilde izin vermedi ve cenazemizi bize teslim etmedi.

Akşam ilçe kaymakamı ailemizle görüşmek istedi. Ailemize cenazeyi teslim edeceklerini söyledi. Daha sonra olayların çıkmaması için cenazeyi kendilerinin gömmek istediğini söyledi. Ailemiz kabul etmedi. Kaymakam, amcama her türlü maddi ve manevi destekler vereceklerini, en güzel üniversitelerde okutacağını söyledi. Amcam kabul etmeyip geleneklerimize uygun şekilde cenazemizi defnedeceğimizi söyleyip Kaymakamlık makamını terk etti.

Gece olunca Kaymakam, okuma yazması olmayan, soyadımızı taşımayan yaşlı bir akrabamızla görüşüp, Babamın cenazesinin defin edilmesi için imza aldı. Babamın cenazesi o gece sabah karşı saat üçte Bajerge (Akalın) Mezarlığı’nda, polisler tarafından dini vecibeleri yerine getirilmeden defnedildi. Biz bunun üzerine 24 Mart sabahı Yüksekova Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduk. Savcılık talebimizi yerinde bularak cenazemizin 'fethi-kabir' yapılarak mezarlıktan çıkartılmasına karar verdi.

Biz cenazemizi Bajerge Mezarlığı'ndan çıkartıp dini vecibelerini yerine getirdikten sonra onbinlerce insanın katılımıyla Orman Mahallesi’nde toprağa verdik. Olaydan sonra Valilik resmi açıklama yayınlayarak, babamın polisler tarafından vurulmadığını, mafya hesaplaşması sonucu öldürüldüğünü belirtti.

Bizler Yüksekova Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulunduk. Ama katiller yargı önüne çıkartılıp yargılanmadı. Biz bunun üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurduk. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi davamızı kabul etti ve mahkemenin yakın bir tarihte yargılama sonucu açıklamasını bekliyoruz. Biz ailesi olarak İkbal’in davasını sonuna kadar takip edeceğiz” şeklinde konuştu.

Yaşar’dan sonra söz alan Nurettin Turgut’un oğlu İslam Turgut ise babasının taksicilik yaptığını ifade ederek, “Babam, korucu ve korucu başlarının ihbarı üzerine 1993 Şubat’ında Jitemci Ali Kiraz’ın ekibi tarafından kaçırılır ve Tatvan’da infaz edilir. Babam infaz edildikten sonra Tatvan-Van yolunda gece saatlerinde bir dereye atılır. Şans eseri dere cenazeyi götürmez. Sabah saatlerinde bir kişi belediyeye ihbarda bulunur. İhbar üzerine cenaze dereden çıkartılarak Tatvan Devlet Hastanesi’nde ameliyat edildikten sonra üzerinde kimlik çıkmadığı için kimsesizler mezarlığına gömülür. İnfazı gerçekleştirenlerin sonradan cenazenin bulunup otopsi yapıldığını öğrenmesi üzerine hastane raporları da bir şekilde imha ettirdiği tespit edilir.  Bu infazda kimlerin rol oynadığı açık olmasına rağmen herhangi bir soruşturma dahi açılamadı. Aile olarak bütün başvurularımız sonuçsuz bırakıldı. Hatta o dönemde bizzat Ali Kiraz ve ekibi  ve Yüksekova Emniyet Müdürlüğü tarafından defalarca tehdit edildik. Dönemin Emniyet Müdürü ve savcısıyla defalarca görüşmemize rağmen soruşturma açılmasına dahi izin verilmedi. Emniyet, savcılık ve jandarma işbirliğiyle infazın üstünün örtülmesi için gereken yapıldı.  Ailenin emniyete ve savcılığa sunduğu tüm dosyalar ve raporlar imha edildi” şeklinde konuştu.

Kayıp yakınlarının eylemi, 5 dakikalık oturma eylemi ile son buldu.







Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.