Başkaları size haksızlık yaptığında onların davranışını üstünüze alırsanız, midenizden yumruk yemiş gibi hissedebilirsiniz. Kulağa biraz dramatik gelebilir ancak hassas (veya aşırı hassas) olduğunuz durumlarda, insan olayları çok şahsi algılamaya meyleder. Sizinle hiçbir alâkası olmasa dahi, tüm olan biteni derinden hissedersiniz. Şayet insanlar yüzünüze karşı ya da arkanızdan kötü sözler söylerse, bu, kendine değer verme duygunuzu yok etmeye yeter. Bazen insanlar hiçbir şey söylemez bile; siz, olumsuz yüz ifadelerini ya da beden hareketlerini sanki yanlış bir şey yapmışsınız gibi yorumlayabilirsiniz. Bu da, onları rahatsız edecek türden söylemiş veya yapmış olabileceğiniz her bir şeyi gözden geçirmenize yol açar.
Başkalar için “Sen üstüne alınma. Seninle ilgisi yok” demesi çok kolay. Bu sözler çoğunlukla doğruyu yansıtsa bile, biriyle yaşadığımız gergin anlarda bunu her zaman aklımızda tutamayız. Hassas bir insanın gözünde, yalnızca bir robot başkaları tarafından etkilenemez gibi görünebilir. Şimdi, bu sorunla yüzleşelim. Mesele şu ki, her insan duygusal açıdan (bilhassa ailemiz ve dostlarımız söz konusuysa) diğerleriyle bağlantılı ve bu sebeple umursamazlık yapamıyoruz. Fakat duyarlılığımızı daha iyi denetleyebilmemiz ve günler boyunca bizi üzecek ya da kendimizle ilgili olumsuz düşüncelere dalmamıza neden olacak kadar alınganlık yapmamıza yol açan durumlardan kaçınmamız için bazı yollar mevcut. İşte size birkaç ipucu:
1. KİŞİSEL DEĞERLERİNİZİN FARKINDA OLUN
Nasıl birisi olduğunuzu ve bir insan olarak dünyadaki değerinizi biliyorsanız, başkalarının yargılarını üstünüze alınma konusunda aceleci davranmazsınız. Başkalarının sizinle ilgili düşüncelerini anlamaya çalışmaktan çok, kendinizi tanımak için zaman harcayın. Kendiniz hakkında memnun olduğunuz beş özelliği listeleyin ve kendinizi hassas hissettiğiniz zamanlarda bu özellikleri hatırlayın.
2. DUYGUSAL TETİKLEYİCİLERİNİZİN FARKINDA OLUN
Her insanın geçmişinden gelen bazı duygusal tetikleyicileri bulunur. İnsanların kimi davranışları bizi belirli meseleler üzerinde duyarlı olmaya yöneltebilir. Mesela, babanız aşırı derecede eleştirel bir kişiyse ve onu memnun etmek için kusursuz olmaya çalıştıysanız, yanlış yaptığınızı söyleyen herhangi bir kişi, aynı şartlar altında bir başkasının hissedeceğinden daha fazla hassas olmanıza neden olabilir. Bir durum karşısında üzgün hissettiğiniz zamanlarda kendinize şunu sorun: “Gerçekten üzüldüm mü, yoksa bunun sebebi duygusal tetikleyicilerim mi?”
3. KENDİNİZ GİBİ OLUN
Bu adım, başka birisi olmaya çalışmaktan vazgeçme ve aslında olduğunuz kişiyi kucaklama alıştırmasıdır. Özgün olmak istiyorsanız, gerçekte kim ve ne olduğunuzu kabul etmeniz gerekir. Kendiniz için en iyi olanı yaparak özgünlüğünüzü ortaya çıkarın; kendinize öncelik tanıyın ve sizin için neyin gerçekten iyi olduğunun farkına varın.
4. HATALAR YAPIN
Şöyle bir söz vardır: “Benliğimizin en iyi haline ulaşmak için, önce en kötü halimizi yaşamalıyız.” Kendinize hata yapma konusunda olanak tanıyın ve bunun da sizi olmak istediğiniz kişiye götürecek olan haritanın bir parçası olduğu fark edin. Bir hata yaptığınızda kendinizi affetmeyi unutmayın. Davranışlarınızla ilgili sorumluluk üstlenmek mühimdir; fakat bir insan sizi onaylamadığında kendinizi aşırı cezalara maruz bırakmayın. Kusursuz olmadığınızı kabul edin ve şayet onlardan bir ders çıkarabiliyorsanız, hata diye bir şey olmayacağını aklınızdan çıkarmayın.
5. SINIRLARINIZI ÇİZİN
İlişkilerinizde makul sınırlar belirlemek, meseleleri daha az üstünüze alınmanıza yardımcı olabilir. Bu sınırları, içinde bulunmak istemediğiniz veya duygusal açıdan incinebileceğiniz iş veya aşk ilişkileri ya da aktivitelere “hayır” diyerek çizebilirsiniz. Başka insanları memnun etmek amacıyla çabalayıp durmak, üzülmenize yol açacak bir durum karşısında aşırı derecede hassas hissetmenize yol açabilir.
6. OLAYLARI AKIŞINA BIRAKIN
Kim olduğunuzu anlamanıza yardım eden ve geçmişinizden kalan acı verici bir deneyimi hatırlayın. Bunu, size güç, empati ve karakter desteği sağlaması için kullanın. Her insan, kendisini inciten bazı şeyler barındırır. Bunun, kim olduğunuzu tanımlamasına izin vermeyin. Aksine, daha fazla güçlenmek ve kişisel gururunuzu sağlamlaştırmak amacıyla kullanın.
7. NEZAKETİN KABUL GÖRMEK İÇİN YETERLİ OLMADIĞINI BİLİN
Herkese iyi, nezaket dolu davranarak ve âdeta kendimizi adayarak, bize de aynı şekilde davranılacağını umarız. Oysa, başkalarına karşı kibar davranmak, her seferinde kabul ve onay görmez. Yaptığımız şeyleri, karşılığında bir şey beklediğimiz için değil de sırf istediğimiz için yaparsak, başkalarına ve kendimize daha iyi davranmış oluruz.
8. MANTIKLI OLUN
Bir şey sizi incittiğinde ya da rahatsız ettiğinde, durumu daha mantıklı bir bakış açısıyla görmeniz faydalı olur. Karşılaştığınız tepkiye bu durum mu neden oldu, yoksa gereksiz yere mi incitildiniz? Karşınızdaki kişi gerçekten hatalı mı davranıyor, yoksa alınganlık mı yapıyorsunuz? Bir insan gerçekten incitici davranıyorsa, neye ihtiyacı olduğunu mu sorarsınız ya da olayların olduğu şekilde sürmesine mi izin verirsiniz?
KENDİNİZİ EĞİTİN!
Duygusal tepkilerinizi tetikleyen karşılanmamış bir ihtiyacın varlığını bilinçli şekilde kabul etmezseniz, şahsi duygularınız tarafından tutsak alınmış gibi hissedersiniz. Yanı sıra, kendinizi dürüst bir şekilde gözden geçirir ve aklınızdaki beklentileri anlayabilirseniz, hayatı daha nesnel bir açıdan görmeye başlayabilirsiniz. Bu sayede, gelecekte insanlara vereceğiniz cevapları seçmek hususunda kendinizi özgür hissedecek, kendi hayatınız hakkında daha fazla sorumluluk üstelenmeye başlayacak ve duygusal açıdan daha tarafsız kalmayı başaracaksınız.
Kimi zaman duygularımız bizi mantık çerçevesinde işleyen beyinlerimiz kadar kendine özgü ve eğitimli olmaya davet eder. Bu yüzden, duygularınızın nereden kaynaklandığını, bunlara nasıl tepki verebileceğinizi, aynı zamanda karşılaştığınız durumun size nasıl meydan okuyabileceğini ve nasıl ilham verebileceğini keşfetmek büyük önem taşır. Kendinizi tepkileriniz hakkında eğitirken, gelecekte bunları makul yanıtlara dönüştürebilirsiniz./Duvar
Bu makalenin orijinali Psychology Today’de yayımlanmıştır. (Çeviren: Tarkan Tufan)