Yüksekova Güncel

Yüksekdağ: Diktatörlüğe karşı direnmek görevdir

Politika

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, "Diktatörlüğe karşı direnmek haktır dahası görev ve sorumluluktur" diyerek, özyönetim taleplerini bir kez daha güçlü bir şekilde sahiplendi. Özyönetim taleplerinin yüzyılların talebi olduğunu söyleyen Yüksekdağ, bu çağda halkların yönetime katılma hakkını reddeden hiçbir iktidarın ayakta kalma şansı olmadığını söyledi.

Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) önümüzdeki hafta sonu gerçekleştireceği 2. Olağan Kongresi öncesindeki hazırlık konferansları kapsamında bir gün sürecek olan HDP 1. Merkezi Kadın Konferansı, Ankara'da başladı. İnşaat Mühendisleri Odası'ndaki konferansa HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, HDK Eş Sözcüsü Sebahat Tuncel, HDP Meclis Başkanvekili Pervin Buldan, Grup Başkanvekili Çağlar Demirel, HDP'li milletvekilleri Besime Konca, Dirayet Taşdemir, Hüda Kaya, Sibel Yiğitalp'in yanı sıra 550 delege ve çok sayıda konuk katıldı. 
Konferansın sloganı "Yeter artık! Faşizme geçit yok, eşitlik ve özgürlük için kadınlar kazanacak" şeklinde belirlenirken, konferans özyönetim direnişi sürecinde yaşamını yitiren kadınlara atfedildi.
'Devlet zulme soyunduğunda kadınlar direnişi giyinir'
Konferans salonuna ise "Kimliğimiz, emeğimiz, bedenimiz, irademiz, bizimdir", "Devlet zulme soyunduğunda kadınlar direnişi giyinir", "Bi rêxistinên resen u xweser ber bi xwerêvebirinê ve" sloganlarının yer aldığı pankartlar asıldı. Yine Kürdistan'da 24 Temmuz'dan bu yana devlet güçleri tarafından katledilen kadınların isimlerinin yer aldığı bir pankart da salona asıldı. Divan üyelerinin belirlenmesinin ardından konferans saygı duruşu ile başladı.
Saygı duruşunun ardından HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, konferansın açılış konuşmasını yaptı.
Kadınların yaşam için ölümsüzlüğü seçen, savaşın ve zulmün üretildiği topraklarda yaşamı yaratmanın örgütlülüğünü temsil ettiğini söyleyen Yüksekdağ, "Bugün halkların bu kadar karanlık süreçten geçtiği günlerde tam da yaşama sahip çıkmak çok daha tarihsel ve hayati anlam taşıyor. Tarih boyuna iktidarı kuranlar erkekler olmuş ve bu iktidarlar savaş çıkardığında ölüm siyasetinin koyu karanlığı yaşamı kuşattığında, yaşama sahip çıkanlar kadınlar olmuştur. Bugünde barış diyenler yine kadınlardır. En önde direnenler yine kadınlardır. 7 Haziran seçimlerinde çok büyük bir başarının kadın zaferinin altına imza atanlar kadınlar oldu. 7 Haziran'dan sonra başlatılan savaş ve yıkım sürecinde barışı temel anahtar olarak ellerinde tutanlar, cesaretiyle ve iradesiyle yürüyenler kadınlar oldu" ifadelerini kullandı.
'Geleceği bugünden kurmak için direnmek gerekir'
Türkiye'nin her gün yeni ölüm haberleri, tutuklama ve gözaltı haberleriyle güne uyandığını ifade eden Yüksekdağ, "Bütün Türkiye halklarının yarına dair güveni ve umudu ortadan kaldırılmış durumda. Bizler bütün toplumun özgürlük amacını kuşananlar bu yarın umudunu kaybetmemek için direniyoruz. Bugünkü savaş iktidarı kadınların ve bütün Türkiye halklarının yarınını ve yarına duyduğu güveni gasp etmeye çalışıyor. Eğer yarınınızı gasp ettirmemek istiyorsanız, yarını ve geleceği bugünden kurmak için direnmek gerekir" dedi.
'Öz yönetim yüzyılların talebidir'
Bir ülkede özgürlük olmadığı zaman nelerin gasp edileceğini çok iyi gördüklerini belirten Yüksekdağ, Türkiye'de aylardır adı konulmamış bir savaş yaşandığı bir kez daha vurguladı.
Yüksekdağ, "Özyönetim iradesini ortaya koyan halkımız, barikatların ve hendeklerin arkasında sıkıştırılarak haklı talepleri görünmez kılınmaya çalışılıyor. Öz yönetim talebi, sadece son yılların değil yüzyıl boyuna ezilenlerin verdiği mücadelenin köklü taleplerinden biridir" diye konuştu.
'Halkın talebini reddeden hiçbir iktidarın geleceği yoktur'
Bu çağda halkların yönetime katılma hakkını reddeden hiçbir iktidarın tarihte kalma şansı olmadığına da söyleyen Yüksekdağ, sözlerine şöyle devam etti: "AKP bu talebi reddederek, ayakta kalmaya ve bu zulüm iktidarını sürdürmeye devam edemez. Öz yönetim haktır. Toplumun kendi kendini yönetme talebi meşrudur. Bugün bu hak talebini karşısına almış, kendi halkını karşısına almış ve ona savaş ilan etmiş bir siyasi iktidarın dayattığı kaosun sonuçlarını yaşıyoruz. Bugün bütün kurumları, söylemi ve siyasetiyle bütün uygulamalarıyla Türkiye'de açık bir darbe süreci yaşanıyor. Bütün özgürlük alanlarının gasp edildiği ve muhalefetin bir darbe ile teslim alınmaya çalışıldığı koşullarda direnmek en doğal haktır. Böylesi süreçte bütün özgürlük alanlarına sahip çıkmak meşrudur." 
'Diktatörlüğe karşı direnmek haktır dahası görev ve sorumluluktur'
Yine "Darbe ve darbecilik ile kadın ve gençliğin bütün ezilen kesimlerin yaşam alanlarının gasp edilmesine izin vermeyeceğiz" diyen Yüksekdağ, bu konuda ise şunları söyledi: 
"Diktatörlüğe karşı direnmek haktır dahası görev ve sorumluluktur. Bugün bu sorumluğu yerine getiren bütün kadınları saygıyla anıyorum. Sêvê, Pakize ve Fatma'yı halkının öncülerini saygıyla anıyorum. Bu süre içerisinde kadının yaşam demek olduğu bildikleri için kadınları vurdular. Aylar boyunca yürütülen bu savaş ortamında nice kadın yoldaşımız ölümsüzlüğe ulaştı. Bu süre içerisinde uygulanan zulmün hangi düzeyde olduğunu görmek için kadın ve çocuk ölümlerine bakın. Bu süreçte 17 yaşından küçük 63 çocuk katledildi. Bu dönem içerisinde 81 kadın katledildi. Kimisi metropollerde yargısız infazlarla katledildi. Kimisi öz yönetim alanlarında Sêvê'ler gibi bir halk mücadelesinin içerisinde bilinçli ve kasıtlı olarak katledildi. Kimisi kapısının önünde ekmek yaparken, kimisi çocuğunu evine götürürken, kimisi hiç kapının önüne çıkmasına gerek olmadan sofrasının başında katledildi. Kadınların bu savaşın hedefi olması için mutlaka ama mutlaka politik bir mücadelede yer alması gerekmiyor. Evinin içinde oturan kadınlar dahi katledildi. Neden? Soracağımız soru bu. Çünkü kadınlar nerede dururlarsa dursunlar bir tarihin ve mücadelenin yaşam damarıdır. Yaşam bir bütün ise kadın o gövdenin damarlarında dolaşan kandır. O gövdeye can veren akıştır. Kadın nerede olursa olsun bu yaşam gücünü temsil ediyor. Bu nedenle her yerde kadınlar hedef alındı. Annesinin karnında daha doğmamış çocuklar öldürüldü."

Yüksekdağ, içerisinden geçilen tarihi süreçte kadının direnişinin tam merkezinde olması kadar doğal bir şey olmadığını kaydederek, "HDP olarak bütün kadın özgürlük mücadelesi yürüten kadın örgütleriyle birlikte kadının bu süreçteki yaşam ve üretme enerjisini büyük bir örgütlü güce dönüştürmek için seferber olduk" dedi.
'Akademisyenlerin suçunu işliyor, iktidarın suçuna ortak olmuyoruz'
Yüksekdağ, konuşmasında Barış için Akademisyenler Grubu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından hedef göstermesinin ardından linçe maruz kalmaları üzerinde de durdu. "Bugün 'bu suça ortak olmayacağız' diyen akademisyenler gözaltına alındı. Tek suçları, 'savaşı durdurun, konuşmak için bir şans yaratın' demekti. Bugün siyasi iktidarın suçuna ortak olmamak bir suç sayılıyor. Sarayın gözünde en tehlikeli suç bu. İşte bu nedenle bir siyasi linçle karşı karşıya kaldılar. Ölümün olmadığı bir Türkiye istedikleri için bu oldu" diyen Yüksekdağ, eğer bu suç ise kendilerinin de bu suçu işlediklerini, Sarayın suçuna ortak olmadıklarını söyledi.
Konuşmasının devamında HDP olarak siyasetin yeniden yapılandığı süreçte, kadından başladıklarını belirterek, bugün burada yapılacak tartışmaların HDP'nin güçlendirilmesine çok önemli müdahale olduğu gibi, Türkiye siyasetinin yeniden yapılandığı sürece çok önemli bir müdahale edeceğini ifade etti.
"Kendi yaşamına sahip çıkan öz yönetim anlayışıyla yarının bugünden kuran kadınların yolu bizim de yolumuz olacak. Bu yolda güçlü bir mücadeleyi yürüteceğimize dair inancımız tamdır" diyen Yüksekdağ, konuşmasını konferansa başarı dileklerinde bulunarak tamamladı.
Yüksekdağ'ın konuşmasının ardından konferans basına kapalı olarak devam ediyor.DİHA

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.