Ve uyarılarını şu noktalarda topladı:
İç Güvenlik Paketi’ni bir kez daha gözden geçirmelerini tavsiye ederim. Bazı düzeltmelerin yapılması gerektiğine inanıyorum.
İç Güvenlik Paketi’ne soğukkanlılıkla bakmak lazım.
Güvenlikçi konuların konjonktürel olmaması lazım.
Özellikle polise aşırı yetkiler, yakın dönemde polisin yetkilerini özellikle dinlemeyle ilgili nasıl istismar ettiğinin örnekleri ortaya çıkarken, şimdi bu konularda daha dikkatli olmak gerekir.
Nasıl bir başkanlık sistemi?
Bu çok önemli.
Türk tipi bir parlamenter sistem yaşadık ve bunun sıkıntılarını gördük. Türk tipi bir başkanlık sistemiolmaması gerekir.
Eğer bir başkanlık sistemi olacaksa, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki gibi olacaksa, o zaman kuvvetler ayrılığının açık seçik bir şekilde yazılması, gelişmiş demokrasilerdeki hukukun üstünlüğüne dayanması gerekir.
Gül’ün uyarılarının adresi Erdoğan
Sayın Gül’ün ‘yandaş medya’da görmezlikten gelinen bu isabetli uyarılarının adresi kimdi diye sormak gereksiz.
Adres elbette Saray’daki Sultan’dı.
Erdoğan, İç Güvenlik Paketi için ya çıkacak ya çıkacak diye bas bas bağırıyordu çünkü.
Kuvvetler ayrılığı umurunda değildi.
Hukukun üstünlüğü defterinde yoktu.
‘Başkanlık sistemi’ne gelince…
Hiç kuşkusuz ‘alaturkası’nı istiyordu.
İçinde kuvvetler ayrılığı olmayan, hukukun üstünlüğüne yan çizen, bütün gücü kendi elinde toplayan bir ‘Saray diktası’nın peşindeydi o.
“Başkanlık sistemi bizim genlerimizde var” derken de, ‘Meksika modeli’ni överken de, demokrasiyle alakası olmayan, Latin Amerikavari bir Başkan Babalık düzenini arzu ettiği çok açıktı Erdoğan’ın…
Bunun için de Abdullah Gül’ün uyarıları yerli yerindeydi.
Gül baskı altında!
Şimdi kiminin aklına takılabilir.
Acaba Sayın Gül’ün bu uyarıları, ayaküstü bir sohbetin ürünü müydü?
Gelişigüzel mi yapılmıştı?
Hiç sanmıyorum.
“Gırtlak dokuz boğumdur, dokuz kere yutkunmadan konuşma!” kuralına titizlikle uyan Abdullah Gül’ün uyarılarını öyle ayaküstü düşünüp taşınmadan yapması çok uzak ihtimal.
Şunu yazın bir kenara.
Sayın Gül baskı altında!
Baskılar hem kendi partisinin, AKP’nin içinden, hem de dışındaki bazı etkili çevrelerden, üstelik her geçen gün artarak geliyor.
Baskıların temelinde yatana gelince, sır değil:
Saray’daki Sultan…
Fidan’ın istifası çatlağın işareti
AKP’nin içinde bir çatlak var.
Bu çatlak işliyor.
Bu çatlağın işlemekte olduğunu gösteren işaretlerden biri de, örneğin Hakan Fidan’ın MİT Müsteşarlığı’ndan istifasıdır.
Bu istifa sıradan bir olay değil.
Tayyip Erdoğan’ın her geçen gün kontrolden, hatta bazen zıvanadan çıkan tavırları, AKP’nin zirvelerinde bile, “Bu iş böyle nasıl gidecek?”, “Erdoğan’a nasıl fren koyabiliriz?” sorularına yol açmaktadır.
Ve bu sorular, AKP içinde dikkatlerin şöyle ya da böyle Abdullah Gül’e dönmesine neden oluyor.
HDP 7 Haziran’da barajı geçerse…
Siyaset kulisinde ister istemez soruluyor:
Abdullah Gül’e dönen dikkatler, AKP’de Erdoğan’a karşı derin bir çatlağa dönüşebilir mi?
Bu sorunun yanıtını 7 Haziran’dan önce vermek kolay değil.
Anayasa’yı tek başına değiştirecek milletvekili çoğunluğu, eğer 7 Haziran gecesi Tayyip Erdoğan’ın ellerinin arasından uçup giderse, filmin sonu fena halde yakınlaşır.
Bunun için falcı olmak gerekmiyor.
Bu noktada dikkatlerin toplanmaya başladığı bir başka odak var:
HDP.
HDP’nin yüzde 10 barajının üzerinde seyretmesi, Erdoğan’ın korkulu rüyasıdır.
Çünkü bu rüya 7 Haziran’da gerçekleşirse, HDP barajı geçer giderse, Erdoğan 300 milletvekilinin altında kalabilir.
Keşke…
Çünkü böyle bir gelişme, Türkiye’de siyasetin rahat bir nefes almasına yol açabilir.
Son soru:
AKP’yi yüzde 40’ın biraz altında gösteren seçim araştırma şirketiGezi’ye yapılan son mali polis baskını, yoksa Erdoğan’ın 'korkulu rüyayı' sık sık görmeye başladığını mı gösteriyor?..
HASAN CEMAL / T24