Mithat Sancar: Hükümetten talimat alan valiler suç işliyor
Mithat Sancar: Hükümetten talimat alan valiler suç işliyor
Kürdistan'da devreye konulan sokağa çıkma yasaklarının Anayasa'da yerinin olmadığını dile getiren HDP Mardin Milletvekili Prof. Dr. Mithat Sancar, yasağı ilan eden valilerin bu talimatı hükümetten aldıklarını ve bu kararların suç olduğunu söyledi. Sancar, Kürt sorunun ancak müzakere yoluyla çözülebileceğini, bunun yolunun da PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılmasından geçtiğini vurguladı.
'Yasaklar, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'na dayandırıyorlar'
Öncelikle "Sokağa çıkma yasağı hangi şartlarda ilan edilebilinir?" sorusunu yanıtlayan Milletvekili Mithat Sancar, sokağa çıkma yasaklarının anayasadaki uygulanabilir halinin "sıkıyönetim" ve "olağanüstü hal kanunları" olduğunu kaydetti.
Şuanda yapılan uygulamaların ise kanuni bir çerçevesi ve dayanağı olmadığını vurgulayan Sancar, "Yasaklar, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'na dayandırıyorlar. Fakat buradaki 11. Madde, böyle bir yetkiyi açıkça vermemekte ve bu madde yanlış kullanılmaktadır. Anayasa'nın çeşitli hükümleri var, 6. madde gibi. Kaynağını Anayasa'dan almayan hiçbir yetkiyi devlet görevlileri kullanamaz. Öte yandan temel hak ve özgürlüklerin nasıl sınırlanabileceğini düzenleyen maddeler var. Ayrıca temel hak ve özgürlüklerin nasıl askıya alınabilineceği, durdurulacağı ve bunların hangi şartlarda hüküm olduğunu düzenleyen Anayasa'nın 15. Maddesi var" dedi.
'Şu anki uygulamalar Anayasa'ya aykırı'
Sokağa çıkma yasağının, temel hak ve özgürlüklerin bir bölgede askıya alınması ve durdurulması gibi bir sonuç doğurduğunu kaydeden Sancar, pek çok hak ve özgürlüğün askıya alındığını belirterek, İl İdaresi Kanunu'na dayanarak böyle bir uygulamanın yapılmasının kesinlikle Türkiye'nin şuan yürürlükte olan Anayasası'na aykırı olduğunu ifade etti.
Suç işleniyor!
Sancar, yasağı ilan eden valilerin bu talimatı hükümetten aldıklarını ve bu kararların suç olduğunu da söyledi.
Özyönetim ilanlarının, sokağa çıkma yasağını meşru hale getirmediğini sözlerine ekleyen Sancar, "Sokağa çıkma yasağı çok istisnai durumda ancak belirlenmiş şartlarda uygulanabilir. Eğer kendileri bir hukuk dışı durumda olduğu kanısındaysalar bununla da ancak buna karşı Anayasa ve taraf olduğumuz insan hakları sözleşmelerine uygun olarak uygun yöntemler kullanabilirler. Başka da bir yöntem kullanamazlar" şeklinde konuştu.
'Türkiye, kendi Anayasası'nın yanında AHİS'i ihlal ediyor'
Sancar, ancak Nusaybin'deki mevcut durumun bunun tersi olması nedeniyle birçok hukukçuyla birlikte devam eden sokağa çıkma yasağını yargıya taşıdıklarını aktardı. Sancar, bu başvurularına dair ise şunları söyledi:
"Daha önce başka yerlerde de başvurular yapıldı. Ama mahkemelerden bu konuda bir karar almış değiliz. Ama bu hukuka aykırılıkların giderilmesi aracılığıyla yargı yollarını kullanmaya devam edeceğiz. 3 gün önce Avrupa İnsan Hakları Komiseri bir açıklamada bulundu. 'Türkiye'de sokağa çıkma yasaklarının bu dönemde uygulamaları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırıdır' diyordu. Türkiye şu anda kendi Anayasası'nı değil, aynı zamanda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni de ihlal etmektedir. Türkiye en başından beri Avrupa Konseyi'ne üyedir. Avrupa Konseyi'nde insan haklarından sorumlu en yüksek makam komiserliktir. Komiser de bunun derhal bitirilmesini istemektedir."
Buna rağmen günlerdir devletin, sivillerin katledilmemesi noktasında çaba serf ettiklerini dile getiren Sancar, dün de yaşananları görmek, öğrenmek için ilçeye girmeye çalıştıklarını ancak engellendiklerini paylaştı.
'Keskin nişancı uygulaması nasıl bir şeydir?'
Sancar'ın değerlendirmelerinde üzerinde durduğu bir diğer önemli konu ise diğer merkezlerde olduğu gibi bu tür saldırılarda hayatını kaybedenlerin çoğunun keskin nişancılar tarafından katledilmesi.
Nusaybin'deki birçok noktaya da keskin nişancıların yerleştirildiği bilgisini aldıklarını aktaran Sancar, "Keskin nişancı uygulaması nasıl bir şeydir? Keskin nişancılar bu hedefleri nasıl belirliyorlar. Hangi şartlarda ve çerçevede müdahale ediyorlar. 'Terörist' diyorsunuz ya tırnak içinde o zaman sivilleri teröristlerden nasıl ayırıyorlar. Size göre bu ölçüt nasıl işliyor? Sonrasında soruşturma yapıyor musunuz? İdari soruşturma var mı? Hadi yargıya intikal ediyor diyelim, daha doğrusu savcılık geliyor el koyuyor. Ama ne zaman, ancak yaralılar o bölgenin dışına çıkarılınca savcılar devreye giriyor" diye ifade etti.
Savcıların olay yerine giderek inceleme yapması gerektiğini söyleyen Sancar, keza Ahmet Sönmez'in katledilmesinin araştırılmadığını ve savcının olay yerine gitmediği gibi olayın yaşandığı yerdeki kapıyı da getirmediğini anlattı.
'Sokaklardaki kovanlar hukuk dışı uygulamanın failleri'
Yasağın geçici olarak kaldırılması sırasında mahalleleri gezdiklerini gezen Sancar, gördükleri ise şu sözlerle anlattı: "Orada ayrı ayrı kovanlar vardı. Bu işleri bilmem çok ama gençler yaşlılar bize boş kovanlar getirdiler. Bu kovanları güvenlik güçlerinin kullandığını biliyoruz. O kovanlar orada duruyor savcılık ne gelmiş onları toplamış emniyet görevlileri zaten bu hukuk dışı uygulamanın failleridir. Ortada her açıdan keyfi hukuka aykırı insanlık dışı bir uygulama var. Hukuk ayaklar altına alınmış durumdadır."
Sancar, inceleme yapmak amacıyla ilçeye geçmek istemelerinin engellenmesi ve kendilerine yönelik saldırıyı da anlattı.
Korktuğunuz ve görünmesini istemediğiniz şeyler mi var?'
"Binlerce nüfusu olan yerleri günlerce hapsederek dünyadan bağlarını koparırsanız, çok hukuk dışı insanlık dışı uygulamalar yaptığınız konusunda çok ciddi ve haklı bir şüphe doğar" diyen Sancar, devletin insanların bölgeyi görmesine izin verilebileceğini belirterek, "Biz bunu talep ettik Ahmet Türk, Emine Ayna seçilmişler olarak girip görelim dedik. Belirli bölgeler olmayabilir ama şehre girelim muhtarlarla, belediye başkanlarıyla halkla görüşelim ve görelim burada ne yapıyorsunuz bırakın görelim korktuğunuz ve görünmesini istemediğiniz şeyler mi var?" diye sordu.
Ancak ilçede devletin görünmesinden korktuğu şeyler olduğunu çünkü ilçede suç işlendiğinin altını çizen Sancar, gizliliğin bu kadar ısrarla sürdürülmesinin de ilçede kötü şeylerin yapıldığını bir kez daha gösterdiğini ifade etti.
Değerlendirmelerinin devamında yaşanan sivil ölümlerin, yetkililer tarafından gizlenmeye çalışıldığını dile getiren Sancar, yaşamını yitirenlere ilişkin sorular sorduklarını ve sormaya devam edeceklerini belirterek, "Son noktaya kadar bütün demokratik hakları kullanmaya devam edeceğiz. Bu uygulamalar bir politikanın parçası. Tek başına Nusaybin'le ilgili bir durum değil. Tek başına bir savaş politikası uyguluyor. Bunu da bize göre Nisan ayından itibaren devreye soktu. Zaten 5 Nisan'dan itibaren Sayın Öcalan'a tecrit uygulanıyor. Süreci Cumhurbaşkanı, hükümet bitirdi" dedi.
'Kürt sorununda barış, Türkiye'nin tümünde demokrasi Ortadoğu'da adil barış diyoruz'
Çözüm sürecini bitirmenin, savaş politikalarına dönmek anlamına geldiğini ve bu anlamda da hükümeti, geçmişte savaş politikalarını deneyenlerin sonuç almadıkları konusunda uyardıklarını söyleyen Sancar, "Yeniden büyük acılara ve tahribatlara izin vermeyelim. Bunun da yolu sağlam kurumsallaşmış bir müzakere süreci başlatmaktır. Bunun içinde ilk olarak elbette Sayın Öcalan'ın üzerinde ki tecridin bir an önce kaldırılması gerekiyor. Biz diyoruz ki devlete bunun için güçlü sağlam bir müzakere masasında çözülebilir. HDP olarak bunun için elimizden geleni yapmaya hazırız. Hükümet derhal bundan vazgeçsin. Aksi takdirde hem bölgede hem bütün Türkiye'de hem de bütün Ortadoğu'da en azından Suriye ile bağlantılı olarak çok büyük sorunlar yaşanır. Kürt sorununda barış, Türkiye'nin tümünde demokrasi Ortadoğu'da adil barış diyoruz. Hükümetin bu noktaya gelmesi için çağrılarımızı ve mücadelemizi sürdüreceğiz" şeklinde konuştu. DİHA