Yüksekova Güncel

'Karar alınırken cemaatin bilgisi vardı'

Politika

Diyarbakır'da gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplayan Demirtaş, 2004 yılında MGK'da alınan Gülen cemaatini bitirme kararının AKP'nin ve cemaatin bilgisi dahilinde alındığına dikkat çekerek, "AKP'nin de cemaatin de bu ülkeye sunduğu demokrasi anlayışı kesinlikle özgürleştirici bir anlayış değildir.

 İkisine de tavsiyemiz Türkiye toplumu üzerinde egemenlik yarışını bıraksınlar. Türkiye toplumu kimsenin özel mülkü değildir" şeklinde konuştu.

BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Diyarbakır'da gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Partilerinin il örgütü binasında konuşan Demirtaş, sözlerine yarın Diyarbakır'da gerçekleştirilecek BDP Gençlik Meclisi'nin 1. Olağan Kongresi'ne dair değerlendirmelerle başladı. Demirtaş, gençlerin BDP içerisindeki örgütlülüklerini yarın gerçekleşecek olan kongreyle taçlandıracaklarını belirtti. BDP içerisinde gençlik örgütlenmesinin yerelde kurulan meclislerle büyük bir yapıya dönüştüğünü dile getiren Demirtaş, yarın gerçekleşecek olan kongreyle birlikte Türkiye'deki en güçlü gençlik yapısı olarak Gençlik Meclisi'nin siyasi çalışmalarını sürdüreceğini belirtti. Tüm gençleri de yarın gerçekleşecek olan kongreye katılmaya davet eden Demirtaş, "Kürdistan'ın ve Türkiye'nin her yerinden gelen gençler, büyük bir direniş ruhuyla özgürleştirici çalışma dinamizmi ile kongreye katılım sağlayacaklar. Kongrede ortaya çıkan sonuçlar önümüzdeki sürecin zorluklarını aşma konusunda partimize de güç katacaktır. Gençlik partimizde çok önemli bir çalışma zemini. Gençliğin öncülüğünde yürüyen çalışmalar BDP'nin temelini oluşturan çalışmalardır. Yarınki kongrede BDP'ye büyük bir sıçrama yaşatacak özgürlük hareketine büyük bir atılım yaşatacak" diye konuştu. 

'AKP-cemaat çatışmanın artık derinleştiğinin bir göstergesi'

Daha sonra gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtlayan Demirtaş, dün basına yansıyan ve 2004 yılında Gülen cemaatinin bitirilmesine ilişkin çıkan habere değinerek, "Bu cemaatin ilk defa duyduğu bir şey değil. Bu kararlar alınırken de cemaatin bundan haberi ve bilgisi vardı. Şimdi tabi çatışma derinleştiği için bu belgeler aradan geçen bunca yıl sonra ilk defa deşifre ediliyor. Bu AKP-cemaat çatışmanın artık derinleştiğinin bir göstergesi. Yoksa cemaat 2004 yılında MGK'nin aldığı bu karardan üç gün önce haberdar olmadı" dedi.

'Karar alınırken cemaatin bilgisi vardı'


O karar alındığında cemaatin bu kararın alındığından haberi olduğunu vurgulayan Demirtaş, "AKP ve cemaat uzun süre işbirliği, ittifak halinde yeni bir devlet kurdular" diye konuştu. Demirtaş, bunu 'KCK' adı altında yürütülen siyasi soykırım operasyonlarında çok net bir şekilde gördüklerini kaydetti. 

Hükümet ve Cemaat arasında paralel devlet örgütlenmesini olduğunun altını çizen Demirtaş, meseleye dair "Bugün hangi vali, hangi rektör, hangi kaymakam cemaatin yereldeki gizli çekirdek komitesine danışmadan ciddi karar alabilir. Kendinde bu gücü görebilen kaç tane vali var. Özel Yetkili Mahkemelerin birçok savcısı, emniyet müdürlerinin birçoğu bu cemaatin kentlerindeki yarı gizli yapılaşmasına danışmadan kararlar alabiliyor mu? Bu yarı gizli yapılanmalar aylık periyodik toplantılar yapıp, kimin nereye atanacağına, kiminle ilgili ne yapılacağına, kimin profesör yapılacağına karar veriyor mu, vermiyor mu? Kimin tutuklanacağına kime karşı operasyon yapılacağına da bunlar karar vermektedir. Bazılarına emniyet müdürleri, bazılarına savcılar katılıyor mu, katılmıyor mu? AKP'nin ve MİT'in bu toplantılardan haberi var mı yok mu? Bunların hepsinin araştırılması lazım. Bunların hepsi paralel devlet çalışmalarıdır. AKP'nin bilgisi dâhilinde yapılmıştır. Bunlar AKP'ye karşı bir hamle ya da bir oluşum şeklinde cereyan etmemişlerdir. AKP ve cemaat işbirliğiyle bunlar yapılmıştır. Bunun en çok zararını gören parti biziz. On bine yakın insanımız bu paralel devlet yapılanmasıyla tutuklandı. Bu yapılanma bugün artık gizli saklı karanlık koridorlarda faaliyet yürüten bir yapılanma değil. Çok açık aleni görünür bir şekilde her yeri ele geçirmiş durumdalar. Şimdi iktidar kavgası durumunda. Yoksa ortada bir demokrasi kavgası ya da demokrasi tartışması yok" ifadelerini kullandı. 

'AKP'nin ve cemaatin demokrasi anlayışı kesinlikle özgürleştirici değil' 

Bu tartışmaların AKP ve cemaat arasında varacağı noktaya da değinen Demirtaş, "Bu çatışmadan demokrasi mi çıkar? Çıkmaz. Bu çatışma beraberinde demokrasiyi getirmez. Türkiye Cumhuriyeti devleti en azından anayasasında demokratik sosyal ve laik bir hukuk devletidir. Anayasada öyle yazıyor uygulamada öyle değil. Böylesine bir hukuk devletinde yıllardır cemaat ülkenin yönetiminin ortağı, koalisyon ortağı. Yetkisini nereden alıyor? Seçimle mi iş başına geliyorlar? Kim bunları atıyor? Hesabı kim soruyor? Bilen yok. Dershane tartışmasından bile ülkede bir tarafta, Başbakan bir tarafta, cemaat lideri karşılıklı demeç verip siyasi gündem belirliyorlar ve ülkenin siyasetiyle geleceğiyle ilgili kararları tartışıyorlar. Parlamentoda yapılmıyor bu görüşmeler Pensilvanya-Ankara arasında yapılıyor bu görüşmeler. Böyle bir hukuk devleti olabilir mi? Cemaat muhalefet partisi midir? Öyleyse çıkıp siyasi parti kursunlar siyasi faaliyet yürütsünler. Yok, cemaatlerse ki biz cemaatlere karşı değiliz. Toplumda cemaatler olabilir. Dini inançlar cemaatler eliyle yürütülebilir. Bu demokrasinin gereğidir. Eğer cemaat gibi davranacaklarsa şirket olmayı bıraksınlar. Ne şirketler, ne partiler, ne cemaatler ama aynı zamanda hepsiler. AKP masum mudur? Hayır, bir taraftan cemaat bir taraftan şirket ve partidir. Yeri geldiğinde hepsi gibi davranıyor. Yeri geldiğinde hiçbiri gibi davranıyor ve ülkede sorunların çözümü konusunda siz muhatap bulamaz hale geliyorsunuz. Başarı söz konusu olunca Başbakan 'ben tek başıma başardım' diyor. Başarısızlık söz konusu olduğunda topu birbirlerine atıyorlar. Taraf olma şeklindeki dayatmaları da asla kabul etmiyoruz. Biz iki anlayışa da karşıyız. AKP'nin de cemaatin de bu ülkeye sunduğu demokrasi anlayışı kesinlikle özgürleştirici bir anlayış değildir. İkisine de tavsiyemiz Türkiye toplumu üzerinde egemenlik yarışını bıraksınlar. Türkiye toplumu kimsenin özel mülkü değildir" şeklinde konuştu. 

'Muhatabımız iktidar cemaat değildir'

Siyasi muhatapları olan hükümetin çözüm sürecinde atılması gereken adımları atma konusunda cesur davranması gerektiğini de belirten Demirtaş, "Bu konudaki muhatabımız iktidardır. Sürecin muhatabı cemaat değildir. Cemaat ve diğer kesimler barış sürecine katkı sunarsa bu hepimizi memnun eder. Barış için katkı sunacak herkes toplum için iyi bir şey yapmış olur. Ama bizim siyasi muhatabımız iktidardır. Barış sürecinin şu andaki tıkanıklığının anlaşılması konusundaki sorumlulukta hükümettedir, cemaatte değildir. Bu çatışma gelirim barış sürecini etkilemesin isteniyorsa hükümetin somut adım atarak süreci ilerletmesi lazım" dedi. 

'Sanatçı sanatıyla siyasetçi siyasetiyle uğraşsın'

Şivan Perwer'in basına yansıyan açıklamalarına ilişkin yöneltilen bir soruyu ise Demirtaş şu sözlerle yanıt verdi: "Sanatçılar sanatıyla konuşsa kalıcı olurlar. Siyasetçiler siyaset yapsa başarılı olurlar. Herkes bulunduğu alanda en iyisini yapmaya çalışmalıdır. Biz sanatını halkı için kullanan herkese saygı duyduk. Şivan Perwer de dâhil olmak üzere herkese saygı duyduk. Bizim yaptığımız siyasete karşı da bırakın siyasetçiler laf söylesin. Onun dışında kendi sanatçı kimliğini, sanatçı duruşunu zora sokacak açıklamalardan herkes uzak durmalıdır. Bizim kendisine karşı öyle bir tavrımız falan yoktur. Ama kendisi takdir etmelidir ki buraya AKP'nin davetiyle geldi. BDP kitlesinin AKP davetlisi olarak gelmiş bir kişiyi büyük bir coşkuyla karşılamasını beklemek haksızlık olur." DİHA
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.