Açıklamada, “Zulme karşı ses verin; örgütlü tepki hayati önemde” denildi.
DTK açıklamasında şunlar ifade edildi:
’90’lı yılları geride bırakan’
“7 Haziran seçimlerinden sonra diyalog ve müzakere sürecinin bitirilerek, halkımıza karşı top yekün ilan edilen savaş altıncı ayı geride bıraktı. Halkımız, ’90’lı yılları geride bırakan, büyük insanlık suçlarının, “faili meçhul” cinayetlerin, şehir merkezlerinin bombalandığı, her gün kadın, yaşlı, genç, çocuk denmeden onlarca sivil insanımızın katledildiği, Kürt siyasetçilere ve kurumlarına karşı yoğun gözaltı ve tutuklamaların gerçekleştirildiği yeni bir savaş konsepti ile karşı karşıya bırakılmıştır.
“Halkımızın son derece demokratik ve haklı bir talep olarak dillendirdiği kendi kendini yerelden yönetme isteği uluslararası ve evrensel hukuk kuralları çiğnenerek askeri ve polis şiddeti ile bastırılmak istenmektedir.
“Halkımızın bütün meşru ve demokratik hak talepleri ve bu uğurdaki mücadelesi tamamen kriminalize edilerek, devlet terörü toplumun bütün dinamiklerini bastırmak, sindirmek ve tasfiye etmek için harekete geçirilmiştir.
“Diyarbakır Baro başkanı Tahir Elçi’nin katledilişinde bir kez daha yaşadığımız gibi, Kürdistan halkının demokratik mücadelesinin meşruiyetini savunan aydınlarımız, kanaat önderlerimiz ve kurumlarımız devlet yöneticileri, basın ve medya kuruluşları tarafından linç kampanyalarına tabi tutulmuş, hedef gösterilmişlerdir.
’17 ilçede 117 gün süren sokağa çıkma yasakları’
“Son altı aylık süreçte 17 ilçede 117 gün süren sokağa çıkma yasakları ve şehir ablukaları yaşandı. Su ve elektirik şebekeleri kesilerek, gıda ihtiyaçlarını temin etmesi engellenerek, halkımız tam anlamıyla karanlığa, açlığa ve susuzluğa mahkum edilmek istenmektedir.
“Kürdistan sokakları ve caddelerinde ‘Esadullah timleri’ ve Jitem ekipleri kol gezmekte, halkımıza terör estimekte, cinayetler işlemekte, can güvenliğini ortadan kaldırmaktadırlar.
‘Halkımızın sabrı taştı’
“Geldiğimiz nokta, halkımızın sabrının taştığı bir noktadır. Yapılan bütün bu zulme, işkenceye, baskıya ve katliamlara karşı, topyekun bütün halkımızın, demokrasi güçlerinin, kendine insanım diyen herkesin demokratik-meşru tepkisini örgütlü bir biçimde ortaya koymasının hayati önem taşıdığı günlerden geçmekteyiz.
“Böylesine tarihi bir kavşakta bütün demokrasi güçlerinin halkımızın yanında saf tutması halkımıza ve demokratik kazanımlarımıza karşı sürdürülen imha savaşını Boşa çıkartmanın ve ülkemizde demokratik-adil bir barış ve çözüm sürecinin yeniden başlamasının güvencesi olacaktır.
‘Zulme karşı ses verin’
“Zor bir dönemden geçtiğimiz bir gerçekliktir. Geçmişte olduğu gibi bu dönemde de bütün bu zorlukları aşacak yegane güç halkımızın ortaya koyacağı irade, güçlü refleks, duyarlılık ve örgütlü birlikteliği ve potansiyelini harekete geçirme kabiliyetidir.
“Bu temelde kurumlarımızın, sokağa çıkma yasaklarına, şehir ablukalarına ve her türlü hak ihlallerine karşı geliştireceği demokratik-meşru eylem ve etkinlikler karşısında duyarlılık göstermek, katılım sağlayarak güç vermek demokrasi mücadelemizin kazanması açısından hayatidir.”
“Bütün halkımızı, demokratik- sivil toplum kuruluşlarını, uluslararası toplumu, kendine ‘insanım’ diyen herkesi yaşadığımız bu zulüm karşısında ses vermeye, tavır ve tepki ortaya koymaya çağırıyor, duyarlı olmaya davet ediyoruz.”İmc