Yalnızlık üç hece ile başlayan bir kaos ve ardınca dizilen hayal kırıklarının başkenti ve yerin yurdun tat vermediği acı hatıralar…
Bir bakarsın güneş doğmuş, bir bakarsın kara bulutlar misali kararmaya yüz tutmuş ve geceleri andıran zifirler misali...
Hayalin bile ötesinde karlı dağlar yatar demiştim ya işte bu demlerdir ve şimdi ise hep o demler...
Birinde hüzne boğan, sararmış benizler ve ruhu tamamen işgal eden bir ahval…
Diğerinde tamamen sürüklenmiş bir yalnızlık girdabı ve çıkılmaz sokak misali hangi yöne çıksam düşüncesi…
Bilirim sözcükler kimine bir saçmalıktır kimine işte beni anlatan kelimler diye bir mırıldanış…
Hayat bu kimi bulur kendini bir yerde, kimi arar durur kaybettiği yılları ve geride kalanları.
Yolların tükendiği bir patika misali zorlukların başlangıcı, belki de ışığın sustuğu bir andır karanlığın hâkimiyetini kurduğu bir mekânı andırır hep aydınlığa hasret bırakan.
Adını anıyorum hüzünleri geride bırakarak;
Gel ey yalnızlığı vuslata çeviren ansızın güneşim doğ ruhuma beni hasretle yakma hak aşkına ruhum yalnız bırakma...
Gidişin içten yıkarcasına bir çalkantı
Ve yokluğun öyle sarmış ki; kocaman bir yalnızlığa bürümüş gibiyim benliğimde
Sen uzaklarda, ben ta uzaklarda sevdamız gittikçe uzaklarda...
Sen hayalimde yaşattığım en güzel çiçek ve varlığın dünyanın en güzel kokusu
Hadi gel bu can yürekte bir isyanı bastırsın ve yenik düşmesin bu denli çaresizliğe
Varlığın içten gelen en güzel bir tebessüm, sen ise en güzel sevinç sin içte yaşanan...