Cezamda da, ödülümde de sana koştum. Alıp götüren haline anlamlar yükledim. Sana bakmayı ödev olarak öğrencilerinin önüne koyan ustaların muratlarının ne olduğunu anlamaya çalıştım. Dinginliğinde bana kendimi gösterişini, coşkunda da beni benden kaçırışını gördüm. Bazen sana, bazen de kendime uzun uzun bakmış oldum.
Gün geldi selamlar bıraktım sana, bazen de emanetler… hafızamı bıraktım mesala, hatırlattığında seyrine dalıp gidebilmek için. Sesinle özdeşleşti anılarım. Sesinle özdeşleşti hayallerim, heyecanlarım, sevincim ve kederim.
Sorular bıraktım, beni yoran sorular. Taşımakta zorlanıp, zorlanmayacağını düşünmeden hem de… Kendime bakıyordum ama! Sanırım sana karşı olduğumdan daha hoşgörülü idim, kendime karşı. Yoksa omuzuma her ağırlık yapanı akışına emanet eden bencilliğimi görmezden gelmezdim.
Ey su, insanı hem büyüten hem de küçüklüğünü hatırlatansın. Kıyında çok küçüldüğüm de oldu, çok büyüdüğüm de… Arındığımızda oldu, kirlendiğimiz de…
Benle sınırlı tutamam öykünü. Başlangıcın kendisisin belki de. Ama hem hayatı hem ölümü taşıdın insanlığa. Çok ahlar duydum öykücülerden sana dair. Bağrında kaç sevdalı saklamakta olduğun gibi. Kaç sevdaya yol açman gibi…
Bent olduğunu duydum mesela, kızgınlık ile gaddarlık arasındaki çizgiye… belki bir köyde, belki bir kabilede yankılanan bir ses çalınıyor kulaklarıma, şuan duyar gibiyim. Yedi su da yıkanmıştır, yedi su da yıkanmıştır diye, bağır bağır bağıran bir ses…
Bundan sonra o insana yapılacak herşeyin, zülmün hanesine yazılacağının ilanı idi b ses… yedi su da yıkanmanın hükümleri iptal ettiğini, kalplerde biriken kızgınlığı frenleyecek gücü olduğunu gördüm.
Arındırırsın sen, damlaların etimizde değil, ruhumuzdan süzülür çoğu kez. Uyandırırsın sen, kendimizi kaptırmışlığımızdan, koyvermişliğimizden…
Öyle ya kendini aramayı akletmiş kaç kişinin, kendini bulmak için adresi oldun. Kitaplara konu olan düşünürler, neden kıyında hesaplaşırlardı kendileri ile…
Aklı kafatasına, kalbi göğüs kafesine sığmayan herkesin uğrağı oldun. Işte hep böyle derinden baktım sana.
Elimden tuttuğun an ile, elimi bıraktığın an arasındaki farkı iliklerime kadar duyumsayarak ayrıldım kıyından. Bakışıma ve ruhuma iliştirdiğin derinliğe özenle yaklaştım.
Yolumu şaşırdığımda sesine, kalbim karıştığında yanıtlarına, aklım durduğunda ise akışına baktım.
“Su gibi aziz ol”u ben bu duygular ve düşüncelerle seslendirirdim. Su gibi aziz…