Başarı hikâyeleri insan evladının kendisini onarmasında önemli bir role sahiptir. Çok çaba sarf edilmiş ama o çabaya denk sonuca ulaşmak mümkün olmamışsa, kişilik derinden yaralanır. Özgüven zedelenir. Kişinin tüm davranış kalıplarına siner. Aynı durum toplumsal olan içinde geçerlidir.
Yara zamanla azalmaz aksine kendisini çoğaltan bir tümöre dönüşür. Oluşturduğu ruh hali yeni başarısızlıkların nedeni olmaya devam eder. Kısır döngü büyür ve insanı, toplumu kendisine hapseder.
Umut yerini umutsuzluğa, kendisine inanç yerini korkuya ve güvensizliğe bırakır. Tüm tercihlerine de bu psikoloji yansır. Devasa bir cüsseye sahip olsa da, aynasında kendisini oldukça cılız görür. Kendisi ile ilgili çarpık algısından dolayı bu durum yaşanmaktadır. Toplumsal bağlar zayıflar, ortak refleksler yok olur gider. Yerini korku çemberinde hayatta kalma telaşı alır.
Nesiller boyu sürmüş ise, nesilden nesile büyüyerek aktarılan bir yanılsamaya dönüşür. Kültürün kodlarına sızar ve kendisini bir yaşam tarzı haline getirir.
Etrafını çevreleyen kişi veya güçler kendi çıkarları doğrultusunda ele aldığında ise, bu zehir koyulaştıkça koyulaşır. Bazen de zehire bilinçli bir şekilde zehir eklenir ve toplumun veya kişinin iyice felç olması hedeflenir.
İnsanın kendisine yaklaşımı, başkalarına da yaklaşımını belirlediği için, çürüme hız kazanır. Toplum veya kişi tarafından iyi bir şeylerin gerçekleştirilebileceğine olan inanç zedelenir. Tutumlar artık başarmaya değil, başarılabilir olanın bile aleyhine bir seyir izlemeye başlar. Herkes birbirini negatif yönde etkiler ve güvensizliğini bulaştırır.
Özgüven ihtiyacının, kendine saygı duyduğun bir hayatı inşa etmede rol sahibi olmanın ihtiyacının şiddeti arttıkça yeni denemelere girişme cesareti kazanılır ancak psikolojik arka plan tarafından esir alındığından dolayı, her girişim daha önceki yıkımlara yenilerini ekler ve baş edilmesi zor bir gerçekliği üretir. Çıkmazlarla doludur bu gerçeklik.
Bu hikayenin akışında kırılmalar yaratabilecek olan yegane olgu, tüm çıkmazlarla başa çıkabilmiş başarı hikayeleridir. Geçmişten hazıra sarkan yaraları yavaş yavaş onarır ve kişi veya toplumun kendisiyle ilgili algı çarpıklığında düzeltmeler yapmaya başlar.
İmkansızlarla sarılı sanılan dünyamızda, mümkündürün nedenlerini inşa etmeye başlar. Bu küçük nedenler birikerek, büyük hikayelere kaynaklık eder.
Onlarca belki de yüzlerce yıllık başarısızlık öğretisi yerini nasıl başarılı olunabileceği ile ilgili keşiflere ve birikime bırakır. Artık mümkün olanın kültürü oluşmaya başlar. Nasıl başarıldığının şaşkınlığı geçtikten sonra, o sonucu doğuran süreç ve nedenler analize tabi tutulur. Bunun aklı ve mantığı kavranınca kalıcılaşır. İnsan doğası böyle işler.
Bireysel anlamda rakipleriniz, toplumsal anlamda eski ruh halinizde çıkarı olan komşu devletler bu sonucun sizin ruhunuzdaki etkisini azaltmaya, küçültmeye çalışırlar. İliklerinize kadar his etmenize engel olmaya çabalarlar. Çünkü belinizi doğrultacak kültürü kazanmanızın onların planlarına etkisini bilirler. Bu nedenle kendinize ait olan sevincin onayını veya paylaşımını diğerlerinden beklemeyin. Kendinizle gurur duymanın tadına sonuna kadar ulaşmaya çalışın. Sizin ihtiyacınızla, onların ihtiyacı farklıdır. İyileşene kadar hayata kendi ihtiyaçlarınız açısından bakın, bu bencillik değil, kendinizi bulma, inşa etme çabasıdır. Bu sizin kendinize yaptığınız iyilik olacaktır.
Kobanê’de bugün başarılan budur. Kötü bir hikayeden gelen bizlerin, bu güzel hikayeyi doyuncaya kadar yaşaması gerekmektedir. İyileşme ihtiyacımızdan dolayı, kendimize bunu borçluyuz.
Bizlere bu duyguları yaşatmak için canını, emeğini, malını ortaya koyanlara saygılar. İhtilaflarını, farklılıklarını bir yana bırakıp dayanışan güçlere, olanaklarını halkımıza sunanlara teşekkürler…
Şimdi bu sonucu doğuran süreci ve nedenleri ve tabi kahraman kızları ve oğulları unutmama zamanı…
Bu başarı, iyileşmemizde önemli bir basamak işlevi görecektir.