Yüksekova Güncel

Barış, hemen şimdi!

Makale

Barış kelimesi için, “uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortam” diyor devletin resmi sözlüğü. Halkın nezdindeyse, önce eşit sonra kardeş. Barış, aşîtî, ????????????,...

 Esma BAYAR-Psikolojik Danışman / Mersin

Barış kelimesi için, “uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortam” diyor devletin resmi sözlüğü. Halkın nezdindeyse, önce eşit sonra kardeş. Barış, aşîtî, ????????????,...
Hangi dilde zorunuza gitmiyorsa okuyabilirsiniz. E tabi diğer seçenek de hepsinin bir tek anlama geldiğini unutmadan okuyabilmek. Hani şu bolca övündüğümüz “çok kültürlülüğümüz bizim zenginliğimizdir”deki yerinize göre. İster tahammülsüzlük içinde, ister barış için ölmeye yatanların dahi rüştünü ispatlamak zorunda olduğunun bilincinde. Belki taraf olarak okursunuz. Evet ben bir tarafım, barış için ölmeye yatanların tarafında. Bu durumda tarafsızlığı samimiyetsiz buluyorum çünkü.
Bir şeylerin değişeceğine ilişkin o tatlı, rayihası müthiş düşün gerçeğe dönüşeceğini umarak çıktılar yola. Büyük sözler bunlar evet, biliyorum. Ağzımdan kocaman kocaman çıkan, bu yazıyı hazırlarken dahi yüzümde önceleri büyük bir tebessümken şimdi korkuyla karışık tiksintiye dönüşen büyük hem de çok büyük sözler. Belki de barışa yüklenen anlam hoşgörü kelimesinin epey ötesindedir. Hem nasıl olmasın ki? Son dönemlerde bolca kullandığımız hoşgörü kelimesi bu kadar dikey bir anlam ifade ederken, “ben seni hoşgörüyorum”u sinsice içinde barındırıp alt/üst kimlik vurgusu yaparken ve “hepimiz kardeşiz” kelimesi sosyal medyada bu denli kişiliksizleştirilmişken! Barışa yola çıkanların meselesi buydu işte: Biz eşitiz, bu kirli oyuna dur diyebiliriz, kendimizi tanımlarken ötekinin üzerinden tanımlamak zorunda değiliz. Devlet ve hükümet saflarında “öteki” olanların sadece varol(ama)ma savaşı veriyor olması yeterince ironikken pek çoğu insanca yaşamı savundukları için hunharca, göz göre göre, bir adım ötemizde katledildiler. Bu bir ilk değildi, görünüyor ki son da olmayacak içimizdeki putlarımızı yıkmadığımız sürece..
Barışa giderken vuruldular. Bu cümleyi sürekli yüksek sesle tekrarlıyorum. Yaşam savunucuları, barışa giderken vuruldular. Bense orada olamamanın, kalkan o otobüse son anda binememenin acısıyla boğuşup kendime küfrediyorum. Peki biz geride kalanlar, o otobüse binemeyen yaşam, barış savunucuları ne mi yaptık? Beden bütünlüğü içinde yaşamanın artık neredeyse imkansız olduğu bu ülkede, mesleki etik ilkeleri için savaşımızı bir kenara bırakıp örgütlü bir şekilde alanlara çıktık, devlet adına çalışmayı dondurduk, iş gömleğini çıkarıp kan sıçramış vicdan gömleklerimizi giydik. Çünkü biliyoruz ki öyle kolay değil kendine yalan söyleyip “bu düzen değişmez’li”, “dünyayı sen mi kurtaracaksın’lı” cümlelerin ardına sığınmak. Sığınmayalım da zaten, sığınamayalım. Aklımız ve vicdanımız elverirse bu yalana, ölen ve ölmesi muhtemel tüm bedenlerin ağırlığı çöker omuzlarımıza. Onlar iyi insanlardı efendim, bildiğimiz iyilerden değil hem de. Hani şu sadece hırsızlık yapmayan, taciz, tecavüze kalkışmayanlardan değil. Daha fazlası. Cesur olanlardan, emek verenlerden, bir yerlerde bir çocuk ölse kanı donanlardandı. Bizse, yani kalanlar alanlara giderken yanımıza en çok, emperyalistlere karşı tarihin en büyük savaşlarından birini vermiş olan Hindistan halk lideri Gandhi’nin şu sözlerini aldık: “Önce seni görmezden gelirler, sonra sana gülerler, sonra senle dövüşürler ve sonra sen kazanırsın.” Sonra içimizdeki benleri çok sesli kıldık. Ermeni olduk; Kürt, Alevi, Yezidi olduk; Antikapitalist Müslüman, ateist olduk, şiddet gören kadın, faili meçhul, katledilen gazeteci olduk. Maden işçisi, Berkin Elvan ve Gezi’de kalan bir çift göz olduk. Kısacası bir beyaz kağıda sığamayan, otoritenin zulmüne uğramış her şey... Tüm resmi tarih yalanlarını evde ve işte bırakarak sadece yaşam hakkı savunucusu olduk.
Koca bir mezara dönüşen bu ülke, bizlerin değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi!Ama birbirimizin gözlerinin içine utanmadan bakabileceğimiz günler olacak. Elbette ölümlerimiz unutulmayacak; kan bulaşmasın diye ellerimize, vicdandan, emekten,bilimden beslenen yürekler artacak. İnsanın insana kulluğunun son bulacağı bir geleceğe özlem hep var olacak.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.