Açık bir akılla yazmak istiyorum, aklın yanıltıcılığına kendimi bırakmak. Koşmaktan yüreği çatlamış taylar gibi, düşmüş ama hala yılmamış… Menzilindeki belirsizliğin kamçısını sırtında his eder gibi… Doğrulup burnumdan buharlar fışkırtarak koşmak…
Saklı olan, bir çağrıdır derdi annem… Kendini keşfe çağrı! Saklı olanın merakına düştüm ben de, devasızım…
Dizlerimde derman tükense de, hala zihnim damarlarıma kan dolduruyor, kalk ve koş dercesine. Gecenin saklısında bir yerlerde, avunmak isteyen bir açlıkla, hala kalk koş diyor bana.
Oysa hatıralarım canlanıyor gözümde, yönümü döndüğüm her bayırın, bana yükselerek yakınlaştığını, mesafelerim azalacağına, gide gide uzadığını…
Aklım, kendimi kandırmaya yeminli, sadece bana seraplar sunmakta, sadece benim gözlerimin önüne gizemleri diziyor. Ve sonra, çözme arzumun içini dolduruyor ve hadi koş diyor… Ve boşalt içini…
Sunaklarım nerede, bugün kendimi kurban kılıyorum. Sunaklarım nerede, bugün taşlı yollardan kendi alın terimi akıtmak istiyorum.
Aklım yanıltıyor beni, biliyorum.
İnce uzun bir akşama, kederli iplikler asıyorum. Acılar asıyorum, umutlar asıyorum, dilekler…
Aklım yanıltıyor beni, biliyorum.
Ama insanım, yanılmaya ihtiyacımı hatırlıyorum. Bütün evreni kuşatan şefkatte, payımdan düşüyorum. Payım ki düştükçe, azaltıyor yüreğimi, delirtiyor aklımı... Öyle yaban tayları gibi, çayırda çimende, üzerimdeki çıldırmışlığı atıyorum. Azaltıyorum, terim de köpüğüm de bundan…
Aynalarda artık tanıyamadığım gözlerimin garipseyen bakışı, kendimi mi suretimi mi garipsemeli, şaşırıyorum. Ey şaşırmaların zirvesi, sana ne çok tırmanıyorum, senden ne çok düşüyorum. Dibinde yatan kaçıncı hayaletim bu, zirven neden hala bir umut sadece…
Aklım yanıltıyor beni, biliyorum…
Yanılgılarını azaltanların kuruduğunu gördükçe, yanılmalarıma sarılıyorum. Bir yeşil kalmak, biraz daha çimen renginde soluklanmak için. İçine kalbimi gömdüğüm ton, seni yaşatmak için ne çok uğraşıyorum. Ne çok yoruluyorum, ne çok terliyorum… Soluğum neden buhar buhar…
Susun, koşuyorum yine… Üstüme başıma sinen çıldırmışlığı azaltmak için… Susun, koşuyorum yine, aklımı yormak için.
Günün her saatindeki canlılığı, boğacak ikimizi de… Akrep ve yelkovan nefesten nefessizliğe dönüyor, ben ise soluktan soluksuzluğa. Kafamın içinde bezirganlar, aklıma efsun satıyorlar. Büyülendikçe deliriyor, büyülendikçe beni kıra bayıra vuruyor.
Aklım yanıltıyor beni, biliyorum…
Oturup ağlaşıyoruz ikimizde. İmkansızlıkların içerisinde unutulmuş geçitler arıyoruz. Dolambaçlı bütün yollarda, birbirimizin kapılarını kapatıyoruz. Kim kilitli, kim açıkta karışıyor. Üstümüzden insanlar geçiyor, altımızdan insanlar geçiyor, mekan da karışıyor.
Aklım yanıltıyor beni, biliyorum…
Kendimi masum bir çocuk gibi hissediyorum, hiç tamamlanamamış, hiç tamamlanması umulmamış bir çocuk gibi…