Erdoğan’a karşıt olacağız diye Putin’e yandaş mı olacağız?
Ne yani?
Erdoğan’dan hiç hazzetmeyen Der Spiegel dergisinin bile “hiç inandırıcı değil” diye nitelendirdiği Putin’in IŞİD petrolü iddialarını, sırf Erdoğan’a karşıtız diye anında doğru mu kabul edeceğiz?
*
Ne yani?
IŞİD petrolüyle ilgili Putin’in iddialarına “deli saçması”, “palavra” dediğimiz için bu zamana kadar yaptığımız
Erdoğan eleştirilerinin hepsinden vazgeçmiş mi olacağız?
Ne yani?
Putin’in attığı çamurlar konusunda Erdoğan haklı olamaz mı? Putin söyleyince şüphe falan duymadan üstüne mi atlayacağız?
*
Ne yani?
Gerektiğinde Erdoğan’ı en ağır şekilde eleştirmekten çekinmeyen bir insan, Putin’in palavralarına inanmayınca yalakalığa mı geçmiş kabul edilecek?
*
Ne yani?
Söz konusu Erdoğan olduğunda... Ya aleyhindeki iddiaları kategorik olarak kabul edeceğiz ya da lehindeki goygoyları kategorik olarak baş üstü mü yapacağız? Yok mu bunun hakkaniyetli bir üçüncü yolu?
Medyada yepyeni bir görev paylaşımı
Son günlerde medyada şöyle bir görev paylaşımı söz konusu:
Biz televizyon programı yapıyoruz... Buna mukabil bazıları da sadece bizim yaptığımız programların konu edildiği televizyon programları yapıyorlar.
Biz gazeteye yazılar yazıyoruz... Buna mukabil bazıları da sadece bizim yazdığımız yazıları didikleyip cımbızlayarak yazı yazıyorlar.
Biz işimizi yapıyoruz... Buna mukabil bazılarının işleri güçleri ise bizim öküzlerimizin altında buzağı aramak.
*
İki dakika bile düşünmüyorlar:
Yahu biz de televizyon programı yapıyoruz ama kimse bizim yaptığımız programlarla çarpıtma yapmak maksadıyla bile olsa ilgilenmiyor. Neden acaba?
Yahu biz de köşe yazısı yazıyoruz ama kimse bizim yazıları didikleyip cımbızlamaya bile değer bulmuyor. Neden acaba?
Yahu bizim de öküzlerimiz var ama kimse onların altında minnacık bir buzağının arayışına bile çıkmıyor. Neden acaba?
*
Artık medyada şöyle bir görev paylaşımı söz konusu:
Biz yapıyoruz, onlar konuşuyor.
*
Kısacası...
AK Parti yandaşı medya için durum çok ama çok trajik:
Biz AK Parti gibiyiz, onlarsa muhalefet gibi.
Frenk kuşağı ince bele
(Lütfen okurken bir yandan fotoğrafa bakın, bir yandan da Neşet Ertaş’tan “Yanıyorum” türküsünü dinleyin).
Hele şuna bir bakın hele:
Kim derdi ki İzmir’in Kahramanlar ilçesinden çıkıp geleceksin ve üzerine geçirdiğin şu Frenk asillerine mahsus tuhaf giysiye sanki doksan kuşaktır aşina gibi olacaksın... Hele!
Kim derdi ki hayattaki tek korkun Çırçır/Dışkapı minibüslerine yeniden dönmek iken... Frak denilen şu gayrimilli penguen kıyafetini, bin yıllık vâris gibi tevarüs edeceksin... Hele!
Kim derdi ki eline tutuşturduğun o beyaz eldiven ve yüzüne kondurduğun muzip ve mahcup gülümsemeyle “elbet benim naçiz vücudum toprak olacaktır” der gibi bakacaksın... Hele!
Başkanlık sistemini neden istiyorum?
İSTİYORUM ÇÜNKÜ: Başkanlık sisteminde hiçbir “başkan”, bugün bizdeki Cumhurbaşkanı Erdoğan kadar “tek adam” olamaz. İyi-kötü bir fren ve denge mekanizması mutlaka çalışır.
*
İSTİYORUM ÇÜNKÜ: Bugün adına parlamenter sistem dediğimiz, ancak ne olduğu belli olmayan bir sistemin içinde debelenmektense başı sonu belli bir sisteme kavuşmamız daha iyi olacaktır.
*
İSTİYORUM ÇÜNKÜ: Yeni bir sisteme geçildiği takdirde... “Kuvvetler ayrılığı”, “hukukun üstünlüğü”, “bağımsız yargı”, “demokrasi” gibi ilkeler mecburen yeniden kurgulanacak ve bu ilkelerin çiğnenmesi pek mümkün olmayacaktır.
*
İSTİYORUM ÇÜNKÜ: Başkanlık sistemine geçilmesiyle birlikte bugün başımızda bulunanlar için hiç sorulmayan “İyi ama başkanın yetkileri nasıl sınırlanacak, başkan nasıl denetlenecek, başkanın sınırlanması nasıl sağlanacak” soruları, mecburen sorulacaktır.
*
İSTİYORUM ÇÜNKÜ: Başkanlık sisteminde seçilmelerini “başkan”a borçlu olmayan, “bakan” olma ihtimalleri bulunmayan, dolayısıyla bakan olma beklentisiyle kişiliklerini ezdirmeyen şahsiyet sahibi milletvekillerinin ortaya çıkma ihtimali artacaktır.
*
İSTİYORUM ÇÜNKÜ: Başkanlık sistemi, adı üstünde bir sistemdir. Bugünkü gibi bir sistemsizliğin içinde debelenmektense adı “başkanlık” olan bir sisteme geçmek, çok daha hayırlı olacaktır.
*
İSTİYORUM ÇÜNKÜ: Bütün yetkileri elinde tutan ama sorumsuz ve hesap vermez bir cumhurbaşkanımız olacağına... Bütün yetkileri elinde tutan ama sorumlu ve hesap verebilir bir başkanımız olsa daha iyi olur.
*
İSTİYORUM ÇÜNKÜ: Bugünkü mevcut sistemin sadece adı parlamenter sistemdir. Bugünkü mevcut sistem, adı konulmamış bir başkanlık sistemidir. Üstelik bugünkü sistem, antidemokratik bir başkanlık sistemidir. Antidemokratik bir başkanlık sistemine maruz kalmaktansa... Demokratik bir başkanlık sistemi çok daha iyidir.
*
İSTİYORUM ÇÜNKÜ: ABD’deki gibi bir başkanlık sistemi, bugün Türkiye’deki fiili başkanlık sisteminden bin kat daha demokratiktir. Bugün Türkiye’de uygulanan fiili başkanlık sistemindense ABD’deki gibi bir başkanlık sistemini istemek, demokrasiyi istemekle özdeştir.
Hangisi nerede?
ÇÖZÜM SÜRECİ: Buzdolabının derin dondurucu kısmında.
*
TÜRK AKIMI PROJESİ: Tel dolabın en üst rafında...
*
BAŞKANLIK SİSTEMİ: Erdoğan’ın masasında, Davutoğlu’nun en alt çekmecesinin dibinde.
*
EVİN ANAHTARI: Paspasın altında...