Alıkonulan polis eşi: Barış gelmezse eşim de gelmesin
Alıkonulan polis eşi: Barış gelmezse eşim de gelmesin
Hükümet yetkilileri tarafından son dönemde devreye konulan savaş sürecinin devam edeceği mesajları verilirken, PKK tarafından alıkonulan asker ve polis aileleri ise, savaşın bir an önce bitmesini ve yakınlarının Türk bayrağına sarılı tabutlarının görmek istemediklerini belirtiyor. PKK'nin alıkoyduğu polis Sedat Yabalak'ın eşi Burcu Yabalak, "Barış gelmezse eşim de gelmesin.
AKP ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından "Başkanlık" hayalleriyle devreye konulan topyekûn savaş konseptine karşı HPG'de misilleme eylemleriyle karşılık verdi. Kürdistan'ın birçok bölgesinde karayollarını denetimleri altında tutan HPG'liler, 28 Temmuz günü Diyarbakır-Bingöl yolunda yaptığı kimlik kontrolünde polis Sedat Yabalak'ı ve 13 Ağustos günü de Lice'de er Sedat Sorgun'u alıkoydu. PKK tarafından alıkonulan asker ve polislerin aileleri ise aylardır yakınlarının yolunu beklerken, artık Türkiye halklarına dayatılan savaşın bir an önce son verilmesini istiyor.
'Aslında polis değil öğretmen olacaktı'
Türkiye'de savaşın değil artık barışın hakim olmasını isteyen alıkonulan asker ve polis yakınlarından biri de Yabalak'ın eşi Burcu Yabalak. Yabalak, 4 yıldır polislik yapan eşinin aslında Sosyal Bilimler Öğretmenliği bölümünden mezun olduğunu ve polis değil, öğretmen olmak istediğini anlatıyor ve eşi için "Atanamayan öğretmenler kurbanı" diyor.
'Bize kötü davranmadılar, zarar vermediler'
Memleketleri Erzurum'dan görev yerleri Urfa'ya dönerken eşinin alıkonulduğunu söyleyen Yabalak, olay anında HPG'lilerle ile girdiği ve içini biraz olsun rahatlatan diyalogu şöyle anlatıyor: "Bir anda önümüz kesildi. Tabi ben daha önce böyle bir olayla karşılaşmadığım için şoktaydım. Eşimin polis olduğunu anlayınca arabadan eşimi aldılar. Bende arka koltukça çocuklarımla oturuyordum ve bir anda indim zaten. Kendileriyle konuşmak istedim. Tek bir soru sordum, 'Eşime zarar verecek misiniz?' 'Hayır, vermeyeceğiz' dediler. Bu bile beni rahatlatıyor. Sonra eşimi alıp götürdüler, beni ve çocuklarımı bıraktılar. Hiç zarar vermediler. Kötü davranmadılar. Sonra karakola gittim. İki saat sonra eşim gelecek sandım ama iki ay oldu hala bekliyorum."
'Canına zarar gelmeyecek'
Yabalak'ın görüştüğü resmi ve sivil herkes, polis eşinin sağlığının muhtemelen iyi olduğunu ve canına bir zarar gelmesinin de mümkün olmadığı yönünde teselli de bulunmuş. Geçtiğimiz günlerde PKK tarafından bırakılan ve polis Yabalak ile aynı yerde tutulan 20 gümrük memuruyla görüşme şansı bulduğunu belirten Yabalak, memurların eşinin sağlının iyi olduğunu, kendisine bir zarar verilmeyeceğini ve soruşturma süreci sonrası eşinin serbest bırakılacağı yönünde bilgi verildiğini aktarıyor. Yabalak, "Zaten memurların söylemesine gerek yok ki. Herkes 'Sağlığından endişe etmeyin' diyor. Emniyet, bakanlar... Herkes. Sağ salim dönecekmiş" sözleriyle, HPG'nin eşine bir zarar vermeyeceği yönündeki güvenini anlatıyor.
'Türk bayrağına sarılı tabutu görmek istemiyorum'
"En azından yaşadığını biliyorum" diyen Yabalak, "Eşimin Türk bayrağına sarılı tabutunu görmek istemiyorum. Bayrak tabutlara layık değil" diyor.
'Çocuklarım savaş resmi çiziyor'
Yaklaşık iki aydır eşinin yolunu gözleyen Yabalak'ın evinin içindeki tüm ruhta değişmiş. Kendisine teklif edilen tedavi yöntemleri ve ilaçları da reddeden Yabalak'ın çocukları da bu savaşın bir parçası haline gelmiş durumda. Yabalak'ın yaşları 1, 7 ve 13 olan 3 çocuğu var. Anne Yabalak, 7 yaşındaki erkek çocuğu Muhammed, içinde helikopterler, bomba atan uçaklar, Türk bayrağına sarılı tabutların olduğu bir resim çizdiğini anlatıyor. "Soruyorum oğluma niye bunları çizdiğini 'Anne güzel olan bir şey mi var' diyor. 7 yaşındaki bir çocuk böyle resimler mi yapması gerekiyor yoksa çiçekler içinde boğuş boğuş olan çocukların resmini mi?" diye soran Yabalak, 13 yaşındaki Eymen adlı kız çocuğunun da yaşananlara konuşmayarak tepki verdiğini anlatıyor.
'Bizim acımızı yaşasınlar yer yerinden oynar'
Yabalak, içinde bulunduğu durumu, "Düşmanım bile yaşamasın. Allah kimseye yaşatarak öğretmesin" sözleriyle anlatıyor ve ekliyor: "Kim mutlu savaştan? Güneydoğu'da o kadar şey oluyor kim mutlu? İnsanlar evlerinde yuvalarında şimdi bayram hazırlığı yapması gerekirken duvardaki kurşun izlerini kapatmaya çalışıyorlar. Ben herkes için çok üzülüyorum herkesi çok iyi anlıyorum. Cumhurbaşkanı olsun, başbakan olsun ya da her hangi bir insan sadece bir an benimle bu acıyı yaşasın o zaman yer yerinden oyar."
'Gözyaşının iki ayrı rengi olur mu?'
Yabalak, medyanın eşi ve diğer alıkonulan asker ve polislere ilişkin kısa haberler verdiğini ve ardından olayın üstünün kapatıldığını belirtiyor. "Ben unutuldum. 2 saniye verdiler geçtiler" diye medyaya tepki gösteren Yabalak, "Güneydoğu'da anneler eylem yaptı. Önlerine tabut geldi. Biri Türk bayrağına sarılı biri kendi bayraklarına. İkisi de ağlıyor. İkisinin gözünden akan yaşın biri kırmızı, biri siyah mı? Aynı. O ağlıyor, ben de ağlıyorum. Çünkü o da ben de anneyim, eşim. O kadar kadın kocasız, evlat babasız kaldı ki lütfen iki saniye yayınlayıp unutulmayalım" diyor.
'Eşim gelmesin, 'barış' gelmeyecekse'
Belki eşine kavuşacağını ancak bu savaşın artık son bulmasını istediğini belirten Yabalak, duyguları şöyle dile getiriyor: "Ben Sedat geldi diye mutlu olmayacağım ki. Ben barışın olmasını istiyorum tek istediğim o. Eşimin gelmesi de değil. Eşim gelmesin, eğer barış gelmeyecekse. Benim gözüm yine arkada kalacak. Eşimin, polislerin askerlerin gelmesi değil savaşın bitmesini gerekiyor. Gözyaşı dökmekle hiçbir şey çözülmüyor."
'Şehit demek kolay'
Savaşın durması ve barış çağrısı diğer alıkonulan asker aileleri de yapıyor ve hiçbiri çocuklarının "şehit" olarak görmek istemediklerini söylüyor. Er Sedat Sorgun'un yengesi Elvan Çoban, "Bitsin artık. Bu soruna nasıl bir çözüm bulacaklarsa bulsunlar. Biz korkuyla yaşama istemiyoruz. Şehit oldu demek kolay ama şahitliğin ne olduğu yaşayacaksın ki bilesin. Ben Sedat'ı şehit olarak gelmesini istemiyorum. Oradaki analar da ağlamasın. Biz barış istiyoruz, özgürlük istiyoruz. Kan dinsin artık" diyor. DİHA