Ortaya çıkan ses kayıtları ve belgeleri hatırlatan Assassi, bu cinayetlerin çok önceden planlanmış organize bir iş olduğunu ve Türk istihbaratı ve diğer istihbarat servislerinin de bu işin içinde olduğunu söyledi.
Senato’nun kadın üyesi Assassi, net bir şekilde hükümetin “ne zaman” üç kadının ailelerini resmi olarak kabul edeceğini sorarak, bunun güçlü bir teşvik olacağını söyledi. Assassi, “Kürt dernekleri ve ailelerin bu teşvike ihtiyacı var. Benim sorum çok basit: Ne zaman devletin en üst düzey makamları bu aileleri kabul edecek?” dedi.
Adalet Bakanı Taubira verdiği sözlü yanıtta 9 Ocak 2013’te gerçekleşen cinayetleri “iğrenç bir suç” olarak tanımladı ve aileler nezdinde “merhametini” ifade etti. Bakan özellikle üç kadının Kürt halkı için mücadelelerini tanıyarak, bu “iğrenç cinayetin de ötesinde gerçekliğin ortaya çıkmasını hakkettiklerini” vurguladı.
Bakan, “karşı tarafın bu prosedürün tarafsız ve bağımsız işleyişine tepki göstermesini sağlayacak malzeme vermemek için” aileleri kabul etme riskini göze alamayacağını belirtti.
Taubira şöyle konuştu: “Öncelikle bazı değerlendirme unsurlarını vermek ve her şeyden önce de cezasız kalamayacak olan bu iğrenç cinayetle vurulan aileler nezdinde merhametimi ifade etmemi sağlayacak bu soru için teşekkür ediyorum. Bu üç kadın militan, Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez, gösterdikleri cesarete, bu angajmandaki dayanıklılığa, birlikte anıldıkları kararlılığa, onların halkının yürüttüğü davaya saygıyı hak ediyorlar; bu iğrenç cinayetin de ötesinde gerçekliğin ortaya çıkmasını hak ediyorlar.
Biliyorsunuz ki anti-terör şubesinin üç yargıcı bir soruşturma ile görevlendirildi. Aralarında uluslararası istinabelerin de olduğu adli işbirliği araçları da dahil olmak üzere ceza prosedürünce öngörülen soruşturma olanaklarına sahipler. Çünkü, etkili bir işbirliği gerektiren bir davadır.
Belirttiğiniz gibi bir kişi gözaltına alındı ve terör örgütü ile bağlantılı olarak çoklu cinayet suçlaması ile tutuklandı. Kuşkusuz, bu kişi yargılama olana kadar masum bir zanlıdır, ama gerekli soruşturmalar ile birlikte gerçeğin ortaya çıkarılması için sorgu yargıçlarının yararlı gördükleri prosedür eylemleri yürütüldü. Aileler davaya taraf oldular. Bundan dolayı dosyanın tümüne erişebiliyorlar, düzenli olarak bilgilendiriliyorlar. Her halükarda, soruşturmanın ilerleyişine ilişkin düzenli olarak bilgilendirilmeleri gerekiyor.
Devletin tavrına konusunda, bilirsiniz, Adalet Bakanı olarak aileleri kabul etme riskini göze alamam çünkü bu durumda prosedürü kırılgan hale getirme riskini, yani karşı tarafa bu prosedürün bağımsız ve tarafsız işleyişini reddetmesini sağlayacak malzemeler verme riskini almış olacağım. Bu benim göze almayacağım bir risktir ama bu soru önergesi sayesinde Adalet Bakanı sıfatıyla aileler nezdinde devletin merhameti ve dikkatini ifade etme fırsatım oldu. Sorgu yargıçlarının harekete geçme olanağına sahip olmasını, yani başta soruşturmacılar olmak üzere gerekli efektifler, bilgi olanakları ve uluslararası ceza soruşturma büromuzun desteğinin sağlanmasını gözeteceğim. Hiçbir materyal ya da lojistik unsurun bu soruşturmanın ilerleyişini kırılganlaştırmaması ve tüm hükümet adına dikkatimizi, saygımızı ver merhametimizi, ama her şeyden önce gerçeğin ortaya çıkarılmasındaki kararlılığımızı söyleme fırsatını kendime vereceğim konusunda temin ediyorum.”
YILIN BAŞINDAN BERİ YAŞANAN GELİŞMELER
PKK kurucularından Sakine Cansız, KNK Paris temsilcisi Fidan Doğan ve gençlik hareketinden Leyla Şaylemez'in 9 Ocak 2013'te Paris'in merkezinde katledildiler. Katliamın birinci yıldönümünün yaşandığı günlerde ortaya çıkan bir ses kaydı ve belge, soruşturmanın yönünü Türk devletinin merkezine yöneltti.
12 Ocak 2014’te internette yayınlanan Ömer Güney'e ait bir ses kaydında MİT üyeleri olduğu belirtilen kişilerle bir görüşme sırasında katil zanlısı cinayet planlarını anlatıyordu. İki gün sonra, 14 Ocak'ta MİT'in doğruluğunu reddetmediği bir belge ortaya çıktı. MİT yetkililerinin imzasının bulunduğu belgede, Sakine Cansız'ın ortadan kaldırılması için 6 bin euro ödeme yapıldığı kaydediliyordu.
Ocak ayında ayrıca Express dergisi Ömer Güney'in Türkiye'deki telefon numaralarına yönelik görüşmelerine dikkat çekerken, M6info sitesi ses kayıtlarının 22 Ocak günü sorgu yargıcı tarafından katil zanlısı Ömer Güney'e sorulduğunu duyurdu. Siteye göre soruşturmacılar açısından sesin Güney'e ait olduğu konusunda hiçbir şüphe bulunmuyordu.
2 Şubat günü ANF, Paris İstinaf Mahkemesi’nin Paris Katliamı soruşturmasıyla ilgili Türk yetkililere gönderdiği belgenin detaylarını yayınladı. Fransız antiterör savcısı Jeanne Duye, soruşturma ile görevli asbaşkan Christophe Teisser ve Birinci Asbaşkan Laurence Levert'in Türk yetkililere gönderdiği “Uluslararası İstinabe” belgesinde katil zanlısı Ömer Güney’in Türkiye bağlantılarını ortaya koyan telefon görüşmeleriyle ilgili bilgi isteniyordu. Özellikle katliam öncesi dönemde yoğunlaşan telefon trafiği açığa çıkarılmayı bekliyor. 60 dolayında telefon numarasının sorulduğu belgede Güney’in özellikle bir numarayla yapmış olduğu yoğun görüşme ve Almanya’daki ‘eski iş arkadaşı’ olarak geçen Ruhi Semen adlı kişi ile katliamın öncesinde Ankara’da görüşmüş olduğu bilgisi dikkat çekiyor.
Daha sonra Karşı Gazetesi belgedeki “0442…” ile başlayan numaralı telefonun kime ait olduğunu bilinmeyen numaralar servisi 118 80’den araştırarak, numaranın MİT Erzurum Bölge Başkanlığı’na ait olduğu sonucuna ulaşmıştı.