Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, Mardin Büyükşehir Belediyesi, Batman Belediyesi ile Urfa'nın Halfeti Belediyesi'ne atanan kayyımlara dair değerlendirmelerde bulunuyor.
Koçyiğit'in açıklamalarından öne çıkanlar başlıklar şöyle:
Bu ülkede çok uzun süre Kürtlere sistematik olarak politikalar uygulandı. Bu politikaların en önemlisi de istisna hukukunun genelleşmesiydi. Biz bunu genelde yargı eliyle gördük. İstiklal Mahkemeleri'nde, Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nde, Özel Yetkili Mahkemeler'de OHAL uygulamalarında gördük. Yani aslında Kürtler uzun bir süredir bir istisna hukukuyla yönetilmeye çalışılıyor. Bugün de bu kayyım rejimi adı konulmamış bir OHAL uygulamasıdır.
'KAYYIMI DEVREYE SOKTULAR'
31 Mart seçimlerinde bütün yolsuzluk ve talan muslukları kesildiği için, kendi çetelerine giden rant hortumları kapandığı için bugün yeniden halkın kaynaklarına çökmek için kayyımı devreye koydular.
Kayyım sadece halkın kaynaklarını yok etmiyor. Aynı zamanda bölgenin dilini, kültürünü, yerel yaşamını da yok eden bir uygulamadır. Kayyım politikası Kürdü ret, Kürdü yok sayma politikasıdır.
Biz bütün bu kumpaslara direnen yegane mücadelenin odağıyız. Biz her türlü zulme, hukuksuzluğa, irade gaspına karşı söz söylediğimiz için, itiraz ettiğimiz için bugün AKP istediği düzeni kuramıyor. İsteği rejimi gerçekleştiremiyor. İşte o nedenle yeniden bir saldırı dalgası başlattılar. Bizi aslında siyaseten yok etmeye çalışarak kendileri açısından istedikleri o rejimi kurmak istiyorlar. Kendi iktidar yürüyüşleri için ülkeyi bir kayyım ülkesine çevirdiler.
'BÜYÜK BİR HUKUKSUZLUK'
Cumhurbaşkanı yardımcısıyla yan yana oturan Ahmet Türk değil midir? Şimdi terörist mi oldu? Büyük bir hukuksuzluktan bahsediyoruz. Bütün bu hukuksuzlukların içerisinde Türkiye halklarının şunu bilmesi gerekir biz DEM Parti olarak dün olduğu gibi bugün ve yarın da kayyımlara, irade gaspına dün nasıl direndiysek bugün de direniyoruz.
Şu çağrımızı yapmak istiyoruz. Bugün hep beraber direnme günüdür. Türkiye'nin en batısından en doğusuna kadar, bütün siyasi partilerle beraber, STK'lerle beraber, kadın örgütleriyle, hukuk örgütleriyle beraber bu ülkede demokrasiden vicdandan yana söz kuran herkesin yan yana gelmesi gerekiyor. Bu zulme karşı birleşmemiz gerekiyor. Çünkü bugün bu zulme direnmezsek ülkenin büyük bir kaosa sürükleneceğini biliyoruz.
Aslında iktidarın bir çözüm istemediği, çözüm değil çözümsüzlükten beslendiğini, barış değil savaştan ve şiddetten beslendiği bugün kayyım uygulamaları bir kez daha göstermiştir. Bütün Türkiye halkları sabah akşam televizyon programlarına dikmiş acaba barış için, diyalog için kim hangi mesajı verdi diye dört gözle beklerken, aslında barış ihtimalinin bir kez daha iktidar eliyle yok edilmeye çalışıldığını görüyoruz."