Yüksekova Güncel

İHD 29 yaşında

Güncel

İHD'nin kuruluşunun 29'uncu yıl dönümü vesilesiyle yaptığı açıklamada, Türk etnisitesine dayalı, Sünni-Müslüman din anlayışının devletleşmiş şeklini benimseyen ideolojik-militarist ulus devleti kutsayan bir Anayasa ile Türkiye'nin yoluna devam edebilmesinin mümkün olmayacağına vurgu yapıldı.

 İnsan Hakları Derneği (İHD), kuruluşunun 29'uncu yıldönümü dolayısıyla yazılı açıklama yapıldı. İHD'nin, 17 Temmuz 1986 tarihinde 98 insan hakları savunucusu tarafından, Türkiye'de darbe sonrası devam eden sıkıyönetim koşullarında kurulduğunun hatırlatıldığı açıklamada, derneğin tek ve belirli amacının insan hak ve özgürlükleri konusunda çalışmalar yapmak olduğuna dikkat çekildi. 29 yılda çok şeyin değiştiğinin ifade edildiği açıklamada, Türkiye'de insan hakları bilinci ve kültürü ile hak arama özgürlüğünün gelişmesinde İHD'nin rolüne işaret edildi. Söz konusu süre içinde yaşamını yitiren insan hakları savunucularının anıldığı açıklamada, "Bu mücadelenin her türlü olumsuzluğunu, mahpusluğunu ve hastalığını gören yüzlerce üye ve yöneticimizi sevgili Rıdvan Kızgın şahsında anmak gerekir.
İHD, 12 Eylül sonrası sol görüşlü mahpusların annelerinin cezaevlerinde çocuklarına ve kendilerine yönelik vahşete karşı direniş geleneğini onlarla birlikte sürdürmeye çalışan bir örgüttür. Direnişçi anneler şahsında 2 Nisan 2015 tarihinde yitirdiğimiz ve İstanbul'da ebediyete uğurladığımız kurucumuz Leman Teyzeyi (Fırtına) sevgi ve minnetle anıyoruz" denilerek "Cumartesi Anneleri ve Barış Annelerinin insan hakları hareketi içerisindeki direnişçi duruşlarını bir kez daha selamlıyoruz" denildi. 

'Demokratik Anayasa ihtiyacı devam ediyor'

29 yılda Türkiye'nin geldiği noktaya işaret edilen açıklamada, Meclis'in generallerin yaptığı anayasayı mülga edip yeni ve demokratik anayasa yapamamasının anayasal/sistem krizinin temelini oluşturduğuna vurgu yapıldı. Türk etnisitesine dayalı, Sünni-Müslüman din anlayışının devletleşmiş şeklini benimseyen ideolojik-militarist ulus devleti kutsayan bir Anayasa ile Türkiye'nin yoluna devam edebilmesinin mümkün olmadığının kaydedildiği açıklamada, 7 Haziran'da yapılan 25. dönem milletvekili genel seçimlerinde yeni Anayasa sözü verilmesine rağmen, hala hükümetin dahi kurulamadığına dikkat çekildi. 

'Kürt sorunu devam ediyor'

Türkiye'nin en önemli sorunu olan Kürt sorununda yeni bir aşamaya geçildiğine değinilen açıklamada, "23 Mart 1993 yılında PKK tarafından ilan edilen ilk ateşkesten bu yana 8. Ateşkesin ilan edildiği 21 Mart 2013 tarihi adeta bir milat olmuş, Abdullah Öcalan'ın 21 Mart 2013, 21 Mart 2014 ve 21 Mart 2015 tarihlerinde Diyarbakır Newroz alanında okunan tarihi çağrıları Türkiye'de Kürt sorununda barışçıl çözüm bulma konusunda geri dönülmez bir noktaya taşımıştır. 28 Şubat 2015 tarihinde İstanbul Dolmabahçe Sarayında Başbakanlık Ofisinde Devlet-Hükümet yetkilileri ile HDP İmralı Heyetinin hazır bulunduğu bir ortamda Abdullah Öcalan tarafından kaleme alındığı belirtilen Deklarasyon metninin okunması önemli bir tarihsel sürece işaret etmiştir. Ancak, bu deklarasyonda ifade edilen hususların hayata geçirilmesinde diyalogdan müzakereye geçilmesi gerekirken, bizzat Cumhurbaşkanı tarafından sürecin durdurulması önemli bir kırılma yaratmıştır. Buna rağmen çatışmasızlık devam etmiştir.7 Haziran 2015 seçim sonuçları Türkiye halkının tercihini barış sürecinden yana yaptığını göstermesi bakımından önemli olmuştur" ifadelerine yer verildi. 

'Kolluktan kaynaklanan infazlar sürdürülmektedir'

Türkiye'de değişmeyen tek şey sistemin ve siyasal iktidarın otoriter yapısı olduğu ve Türkiye'de çoğulculuğa, açıklığa ve katılımcılığa dayalı bir demokrasi kültürü gelişmediğinden, siyasal iktidarların tekçi ve otoriter yapılarını muhafaza edildiğinin hatırlatıldığı açıklamada, "Değişim ve dönüşüm sürecinin hızlandığı günümüzde AKP iktidarı otoriter tutumunu ısrarla devam ettirmeye çalışarak Türkiye'ye çok şey kaybettirmiştir. Seçim barajının kaldırılmaması veya düşürülmemesi, siyasal partiler rejiminin demokratikleştirilmemesi, yerel yönetimlerin yetkilerinin kısıtlanıp merkezi iktidarın yetkilerinin arttırılması bunlara örnek olarak verilebilir. Bunun yanı sıra Gezi ve Kobanê protestoları sürecinde de görüldüğü gibi polis devleti uygulamaları maalesef devam etmekte, kolluktan kaynaklanan infazlar sürdürülmektedir" ifadelerine yer veriler Türkiye'de ilk defa 7 Haziran seçimleri ile Türkiye halkının otoriterliğe dur dediğini ve demokrasiden yana tutum aldığına vurgu yapıldı" denildi. 

'11 yılda 23 bin 758 kişi hayatın kaybetti'

Açıklamada İHD verilerine göre, 1990 ile 2014 yılları arasında 2 bin 964 faili meçhul cinayet, 1991 ile 2014 yılları arasında 2 bin 194 yargısız infaz gerçekleştirildiği, 1980 ile 2014 yılları arasında gözaltı merkezlerinde ve cezaevlerinde bin 308 kişinin şüpheli şekilde öldürüldüğünü ve 1980 ile 2004 yılları arasında 940 kişinin gözaltında kaybedildiğini, 1993 ile 2014 yılları arasında meydana gelen silahlı çatışmalarda 23 bin 758 kişinin (asker, polis, köy korucusu ve PKK militanı) yaşamını yitirdiğine dikkat çekilerek, devamında şu verilere yer verildi: "1993 ile 2014 yılları arasında silahlı çatışma ortamından kaynaklı olarak her iki taraftan dolayı sivillere yönelik saldırılarda 2616 kişi yaşamını yitirmiş, 2002 ile 2014 yılları arasında 330 kişi kara mayınları nedeni ile yaşamını yitirmiş, sadece 2003 ile 2014 yılları arasında 432 asker-polis şüpheli intihar vakası gerçekleşmiştir. Bunun yanı sıra TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu'nun terör ve şiddet olayları kapsamında meydana gelen yaşam hakkı ihlal raporunda belirtilen bilançoya göre 7.918 güvenlik görevlisi, 5.557 sivil vatandaş ve 22.101 silahlı militan olmak üzere 35.576 kişinin yaşamını yitirdiği belirtilmektedir. TBMM 20. Dönem 10/25 sayılı boşaltılan köyler araştırma komisyonu raporuna göre Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde 20 ilde 905 köy ve 2523 mezra olmak üzere 3428 yerleşim birimi zorla boşaltılmıştır. İçişleri Bakanlığı 378.335 kişinin yerinden edildiğini belirtmiş olmasına karşın, STK'ların raporlarında bu sayıl 1 ile 3 milyon arasında olduğu tahmin edilmektedir. İHD'nin, Eylül 2011'de kendisine yapılan müracaatları değerlendirerek oluşturduğu toplu mezar bilançosuna göre Türkiye'de 253 toplu mezarda 3.248 kişinin gömülü olduğu tahmin edilmektedir. Bu sayı her geçen ay giderek artmaktadır." 

'Öcalan başta olmak üzere siyasi tutsaklar özgürlüğüne kavuşsun'

Cezasızlık politikasına da değinilen açıklamada, "Cezasızlık politikası ile bu kadar çok insanlığa karşı işlenen suçların failleri yargı önüne çıkarılmamış, sembolik olarak yargı önüne çıkarılanların davaları ise etkili olarak yürütülmemiş, beraat kararları ile mağdurlar ve yakınları ile toplum vicdanı yaralanmıştır. Bu kadar çok suç işlenen bir ülkede cezasızlığın sürdürülmesi adalete olan güveni adeta sona erdirmişti" denildi. Kamuoyuna mal olmuş çeşitli davalarda görülen adil yargılama hakkı ihlallerinin Türkiye'nin artık siyasi tutsaklar bakımından genel affı gündemine alması gerektiğini ortaya koyduğuna dikkat çekilen açıklamada, başta PKK Lideri Abdullah Öcalan olmak üzere tüm siyasi tutsakların özgürlüğüne kavuşması ile ilgili gerekli yasal adımların atılması istendi. 

Mücadele devam edecek

Açıklamada son olarak İHD'nin 29 yıldır ihlalleri belgeleme, mağdurlara destek olma, cezasızlığa karşı mücadele etme ve insan hakları kavramının tanıtılması ile insan hakları kültürünün oluşmasına katkısını devam edeceğine vurgu yapılarak, "Bu vesile ile İHD ve mücadelesinin süreceğini bir kez daha belirtiyor, hak ihlallerine karşı insan hakları savunucularının mücadele ve direnişinin süreceğini belirtiyoruz" denildi.DİHA
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.