Kubilay’ın konuşmasından satır başları şöyle:
PARTİMİZİN ÜZERİNDEN ELİNİZİ ÇEKİN: Gözaltı operasyonları ve saldırılar partimize yönelik başlatılan sistematik siyasi saldırıların devamıdır. Partimiz Türkiye’nin 3’üncü büyük partisidir ve 31 Mart, 23 Haziran seçimlerinde de görüldüğü üzere, iktidarın bu ilkesiz ve ölçüsüz politikalarını durdurabilecek yegane güçtür. Bu gözaltılar aynı zamanda seçim sonuçlarının siyasi rövanşını da almaya yöneliktir. HDP’nin ektiği barış tohumlarının yeşermesini ve Türkiye’nin demokratikleşmesini istemeyen siyasi iktidar, barışın ve demokrasinin yegane adresi olan HDP’ye sürekli ve sistemli saldırılarını sürdürmektedir. HDP belediyelerine olduğu gibi partimizin il örgütlerine il eşbaşkanlarına, yönetim kurulu üyelerine, parti üyelerine ve bir bütün olarak HDP’ye yönelen şiddet dolu ellerinizi partimizin üzerinden çekin.
GÜVENLİ BÖLGE TARTIŞMASI: Bugünkü diğer bir konu başlığımız ABD-Türkiye görüşmesi. İktidarın askeri operasyon tehditleri altında Türkiye ve ABD arasında Suriye’nin kuzeyinde “güvenli bölge” kurulması amacıyla başlatılan görüşmelerin anlaşma ile sonuçlanmış olması, saldırı ve savaş seçeneğini devre dışı bıraktığı için olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyoruz. Güvenli bölge görüşmeleri olumludur ancak sorunun muhatapları yer almadığı için eksiktir. Bu gelişme istendiği zaman sorunların masada ve diyalog yoluyla çözülebildiğini göstermektedir. Bu görüşme yıllardır diyalog ve müzakerelerin maliyetsiz ve bedelsiz tek doğru yöntem olduğuna yönelik ısrarlarımızın ne kadar doğru olduğunu gösteriyor. Umuyoruz ki savaş ve saldırı seçeneğini devre dışı bırakan bu yöntem kalıcı ve sürekli olur. Ancak bu müzakereler ve sonrasında varıldığı belirtilen anlaşmada sorunun muhatapları yer almadığı için eksiktir ve başarısı şüphelidir. Türkiye, Moskova ve Washington arasında sarkaç gibi gidip geleceğine Suriye Özerk Yönetimi temsilcileri ile görüşmelidir. Kürt sorunu ABD ve Rusya ile konuşularak çözülemez. Bir başka güce ihtiyaç duymadan kendi sorunlarımızı diyalog ve müzakere yoluyla çözebileceğimizi yıllardır dile getiriyoruz.
BAHÇELİ’NİN SÖZLERİ: Türkiye ve bölge halklarının tek düşmanı ırkçılıktır, tekçiliktir ve bu zihniyetin Türkiye’deki adresi MHP ve başındaki Bahçeli’dir. Kuzey Suriye’ye yönelik “barış koridoru” anlaşmasında sonra Rojava’ya askeri operasyonun yapılmamasından duyduğu rahatsızlığı “ABD’nin ağzına bakamayız” şeklinde sözleriyle kamuoyunu kışkırtan bir açıklama yapan MHP Genel Başkanı Bahçeli aynı konuşmada Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli’ye hakaret ederken, Anayasa Mahkemesinin Barış Akademisyenlerine yönelik kararından rahatsız olduğunu sert bir dille ifade etmiştir. Burada ilkesizlik ve tutarsızlık abidesi olan Bahçeli’nin eş genel başkanımıza hakaret dolu sözlerine, kimlik ve kişiliğine saldırı niteliğindeki beyanlarına yanıt vermeyi zül sayıyoruz. HDP’ye yönelik politik saldırı niteliğindeki sözlerine gelince… HDP, bütün suçlamaların, karalamaların, tehditlerin, şantajların aksine emeğin, barışın, demokrasinin, özgürlüğün, eşitliğin bu topraklardaki politik mayası ve yegane adresidir. Türkiye ve bölge halklarının tek düşmanı vardır o da ırkçılıktır, tekçiliktir. Bu ideolojik politik zihniyetin Türkiye’deki adresi MHP ve onun başındaki Bahçeli’dir. Halklar arasına düşmanlık tohumları ekenler MHP ve onların ortaklarıdır. Bahçeli’nin barışa da barış söylemine de alerjisi var.
ÖCALAN’IN MESAJLARI: Barış ikliminin yaratılması için Öcalan’ın süreçlere dahil olmasının yolu açılmalıdır. Bu kritik eşikte Öcalan ile avukatlarının görüşmüş olması önemli bir gelişmedir. Görüşmenin içeriğinden ve taşıdığı anlamlardan bağımsız olarak, tecrit insanlık dışı bir uygulamadır, ailesi ve avukatlarının Sayın Öcalan ile görüşmesi temel bir haktır. Konjonktürel siyasi gelişmelere göre engellenmesi kabul edilemez. 2 Mayıs’tan itibaren yapılan dört görüşme sonrası avukatlarca kamuoyuna açıklanan görüşler, Öcalan’ın görüş ve önerileriyle demokratik siyaset sürecine katılımının sorunların diyalog ve müzakere yoluyla çözümüne dair azami düzeyde katkı sunacağını göstermiştir. 2013-2015 yılları arasında yaşanan gelişmeler Öcalan’ın devrede olduğu süreçlerin Türkiye için barış ikliminin yaratıldığı dönemlerdir. İlgili çevreler sorunları müzakere, çözüm ve diyalog yoluyla çözmek istiyorlarsa öncelikle yapmaları gereken, İmralı’ya yönelik tecrit politikasına son vermek ve Öcalan’ın bu süreçlere dahil olmasını sağlamanın yolunu açmaktır.
KAZ DAĞLARI VE HASANKEYF: Kaz Dağları’na akan Su ve Vicdan nöbeti, Hasankeyf’e de Tarih ve Kültür Nöbeti için akmalıdır. Ekolojik mücadele bir bütündür, orası burası yoktur. Kazanmak istiyorsak Türkiye’nin her yerinde ses çıkarmalıyız. Munzur demeden, Hasankeyf demeden, Kaz Dağları demeden sesimizi ortak bir şekilde yükseltmeliyiz. Bilinmeli ki Hasankeyf’i sulara gömmek isteyenlerle Kaz Dağları’nı siyanürle zehirlemek isteyenler aynıdır. Munzur Dağları’nı altın için delik deşik etmek isteyenler ile Salda Gölü’nü betona gömmek isteyenler aynıdır. Kaz Dağları’nın da, Hasankeyf’in de kurtuluşu Kaz Dağları’na Su ve Vicdan Nöbeti için sel gibi akan on binlerin, Hasankeyf’e de Tarih ve Kültür Nöbeti için akmasıyla, Kaz Dağları’ndan Hasankeyf’e kardeşlik ve barış köprüsü kurulmasıyla mümkün olabilir. Kızılderili liderin meşhur sözünde olduğu gibi altının, betonun, paranın yenmediğini anlamak için ille de son derenin kurumasını, son ağacın kesilmesini beklememize gerek yok. HDP olarak herkesi birleşik mücadeleye çağırıyoruz. / Ajanslar