Rıza Türmen’in Cumhuriyet gazetesinin bugünkü (23 Nisan 2015) nüshasında yayımlanan, “AİHM kararıyla Cemevi tartışması sona ermiştir” başlıklı yazısı şöyle:
Yenibosna Cemevi’nin bir ibadethane olup olmadığı, dolayısıyla elektrik faturasının Diyanet tarafından ödenip ödenmeyeceği davasını, AİHM 2. Dairesi 2 Aralık 2014’te karara bağlamış ve oybirliği ile Sözleşme’nin ayrımcılığa ilişkin 14. maddesi ile birlikte din ve vicdan özgürlüğüne ilişkin 9. maddesinin ihlal edildiğine karar vermişti.
Hükümet bu kararın AİHM Büyük Daire’sinde görüşülmesini talep etti. Sözleşme gereğince, bu talepler beş yargıçtan oluşan bir kurul tarafından incelenir ve kurul davanın Sözleşme açısından önemli olduğuna karar verirse, Büyük Daire’ye havale eder. 5 yargıçlı kurulun hükümetin talebini reddettiği 21 Nisan 2015’te açıklandı. Böylece karar kesinleşmiş oldu.
2002’de yayımlanan bir Bakanlar Kurulu kararı uyarınca ibadethaneler elektrik parası ödemekten muaf tutuluyor. Elektrik paraları Diyanet’e bağlı bir fondan ödeniyor. Kararda, ibadethane olarak cami, mescit, kilise ve sinagog sayılıyor. Cemevi bunların arasında yok. Yenibosna’daki Pir Hoca Ahmet Yesevi Cem Kültür Merkezi, BEDAŞ’a başvurarak Yenibosna’daki Cemevi’nin bir ibadethane olduğunu ve elektrik faturalarını ödemeyeceğini bildiriyor. BEDAŞ, elektrik faturalarının Diyanet bünyesindeki fondan karşılandığını belirtiyor. Yenibosna Cemevi’nin 668 bin TL borcu birikiyor.
Yenibosna Cemevi Beyoğlu Sulh Hukuk Mahkemesi’ne başvuruyor. Mahkeme Diyanet’ten Cemevi’nin ibadethane olup olmadığı konusunda görüş istiyor. Diyanet tarihsel ve bilimsel bakımdan Aleviliğin bir din olmadığını, İslamın bir yorumu niteliği taşıdığını, dolayısıyla Cemevi’nin ibadethane olarak kabul edilemeyeceğini bildiriyor. Bu görüşe dayanarak dava reddediliyor. Yargıtay tarafından bu karar onanıyor, dava AİHM’nin önüne geliyor.
AİHM önce Yenibosna Cemevi’nin ibadethane olup olmadığını inceledi. Cemevinde Alevi inancının temel bir unsuru olan cem yapıldığını, cenaze törenleri için kullanıldığını, buna karşılık bir ücret alınmadığını göz önünde tutarak cemevlerinin bir inanç üyelerinin ibadet amacıyla kullandığı bir mekân, yani ibadethane olduğuna karar verdi.
Sonraki aşamada, cemevlerine aynı statüdeki başka ibadethanelerden farklı işlem yapıldığını saptayan AİHM, bu farklılığın nesnel ve makul bir nedene dayanıp dayanmadığını araştırdı.
AİHM’ye göre devletin bütün inançlara karşı tarafsız ve eşit mesafede olmak yükümlülüğü var. Sözleşme’nin din ve vicdan özgürlüğünü düzenleyen 9. maddesi bunu öngörmekte. Tarafsızlık ilkesi gereğince devletin bir inancın meşruiyetine karar vermek gibi bir yetkisi bulunmamakta. Aynı nedenle, devlet ibadethaneler için bazı ayrıcalıklar tanımışsa, bütün ibadethaneleri ayrım gözetmeksizin, eşit bir biçimde bu olanaklardan yararlandırmak zorunda. Diyanet’in Aleviliğin ayrı bir din olmadığı görüşü, cemevlerinin diğer ibadethanelere tanınan olanaklardan yararlandırılmamasını haklı göstermez.
AİHM bu görüşü ilk kez belirtmemekte. Nüfus cüzdanından din hanesinin çıkarılmasının talep edildiği Sinan Işık (2010) davasında da, ulusal mahkeme kararını Diyanet’in görüşüne dayandırmıştı. AİHM bu davada bir dinsel makamın görüşü esas alınarak başvurucunun talebinin reddedilmesinin devletin inançlar karşısında tarafsız olma yükümlülüğünü ihlal ettiğine karar vermişti. Bu nedenlerle AİHM Yenibosna Cemevi davasında, Sözleşme’nin ayrımcılıkla ilgili 14. maddesiyle birlikte din ve vicdan özgürlüğü ile ilgili 9. maddesinin ihlaline karar verdi. Tazminat konusunu ise erteledi. Bu ayrı bir karar konusu olacak.
Kararın kesinleşmesiyle cemevlerinin ibadethane sayılıp sayılmayacağı tartışması artık sona ermiştir. AİHM cemevlerinin ibadethane olduğunu ve bunu reddetmenin bir insan hakkı ihlali oluşturduğunu karara bağlamıştır. Kararın bir başka önemli yanı, yargı organlarının Diyanet’in görüşünü esas alarak karar vermelerinin kabul edilemeyeceği, bunun devletin inançlar karşısındaki tarafsızlığı ilkesi ile bağdaşmayacağı yönündeki AİHM içtihadının yerleşmiş olmasıdır.
Sözleşme’nin 46. maddesi gereğince, AİHM kararları bağlayıcı ve devletler kararları uygulamakla yükümlü. Kararın uygulanmasının anlamı, ihlale yol açan nedenin ortadan kaldırılmasıdır. Yenibosna Cemevi kararının uygulanması bağlamında devletin yükümlülüğü ayrımcılık nedenini ortadan kaldırmak, başka bir deyişle cemevlerine ibadethane statüsü tanıyarak başka ibadethanelerle eşit işleme tabi tutmak. Kararın uygulanmasından sorumlu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi. Büyükelçiler düzeyinde toplanan Bakanlar Komitesi karar uygulanana dek konuyu gündeminde tutar ve uygulanmadığı takdirde Türkiye üzerinde Sözleşme’den doğan yükümlülüklerin yerine getirilmesi için baskı yapar.
Kararın uygulanması Alevilerin inanç özgürlüğünün ve eşitliğin sağlanması bakımından önem taşıyor. Bu aynı zamanda Alevilerin devletle barışması yönünde atılmış önemli bir adım olur.T24