HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimlerinin ardından hem ittifak içerisinde hem partisi içerisinde başlayan tartışmaları değerlendirdi.
Artı Gerçek'ten İrfan Aktan'ın sorularını yanıtlayan Temel, TİP'in partisel kaygı ve çıkarlarını esas alarak tek çatı altında seçime girmeyi reddettiğini ve bunun tabana yansıdığını söyledi. Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday çıkarmaları durumunda günah keçisi olacaklarını ifade eden Temel, "HDP Türkiye’nin batısında fazla Kürt, doğusunda az Kürt olmakla eleştiriliyor" dedi.
'İTTİFAK SEÇİM TAKVİMİNE İNDİRGENDİ VE BU TABANA DA YANSIDI'
Tayip Temel'in röportajından bir bölüm şöyle:
Baskılar, engellemeler bir yana, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın hedeflenen sinerjiyi yakalayamamasından ve son seçimlerde yüzde 10,56’da kalmasından nasıl bir sonuç çıkarıyorsunuz?
Peşinen söylemeliyim ki ittifakları, genel politikaları kurullar, komisyonlar yürütür. Bu tartışmalar mekanizmalarda yürütülür, o şekilde karara dönüşür. HDP olarak bu ittifakı seçimler için değil, zulme, zorbalığa karşı birlikte durma, Kürdün, emekçinin, ezilenin hakkını savunma amacıyla kurmuştuk. Fakat sonuçta eksikliklerimiz, yetersiz değerlendirmelerimiz, hatalarımız oldu. Bu nedenle de iş mücadele birliğinden saptı ve seçim odaklı bir temsil tartışmasına dönüştü. Seçimde pay alma-pay verme ilişkisine girmemeyi başarmalıydık.
Bunu neden başaramadınız?
HDP çok bileşenli bir parti, Emek ve Özgürlük İttifakı da farklı siyasi partilerden oluşuyor. HDP tüm bileşenlerinin onayı, ortak iradesi sonucunda, mücadele birliğini daha da büyütmek, genişletmek amacıyla Emek ve Özgürlük İttifakı’nda yer aldı. HDP ittifaka öncülük ederken bunu kesinlikle seçim odaklı, sandalye paylaşımı hesaplarına dayanan bir yapı olarak düşünmedi. Hatta her bileşenimiz ve tüm kurullarımız bu konuda son derece uyarıcı oldu. Bu ittifak, Türkiye’deki demokrasi güçlerinin tümünün tabanlarını bir araya getirmek, sahadaki örgütlenmeyi genişletmek ve mücadeleyi yükseltmek için oluşturuldu. TBMM bu mücadele alanlarından sadece bir tanesi. Fakat seçim yaklaştıkça ve kimi yanlış tartışmalardan sonra bu ittifak seçim takvimine indirgendi ve bu tabana da yansıdı. Bunda TİP’in bizim HDP olarak bütün itiraz, eleştiri ve önerilerimize rağmen tek listede seçime girmeyi reddetmesinin payı büyük.
'TİP PARTİSEL KAYDI VE ÇIKARLARINI ESAS ALDI'
Neden?
Çünkü TİP daha ziyade partisel kaygı ve çıkarlarını esas alarak tek çatı altında seçime girmeyi reddetti. Bir kere öncelikle TİP’in, mevcut durum karşısında mücadele ortaklığı zeminini tahrip ettiği için ve iki tabanı birbirinden uzaklaştırdığı gerçeğinden hareketle bir değerlendirme, özeleştiri vermesi gerektiğini düşünüyorum. HDP’nin ilgili kurullarının da TİP’in bu kararını kabul etmek yerine başka seçenekleri zorlamamış olmanın özeleştirisini vermesi gerekiyor. Bu özeleştiri sürecinin ise TİP ve HDP tabanlarında oluşan karşıtlığın giderilmesi yönünde işlevselleştirilmesi lazım.
Peki ayrı listelerle seçime gitmek neye yol açtı? Ortak listeyle gidilseydi Emek ve Özgürlük İttifakı yüzde 10,56’nın üstünde oy alır mıydı?
Getirisi ve götürüsü üzerine etraflıca tartışmamız gerekir. Ama ayrı liste üzerinden yürütülen tartışmaların, bu nedenle tabanlarda oluşan gerilimin yaşanmaması bile başlı başına bir başarı olacaktı. İttifak olarak bizi geleceğe daha güçlü taşıyacak olan tabanda bir sinerjinin oluşmasıydı. Oysa tersi bir etki yaptı ve tartışmalar seçim gününe kadar devam etti. Bu süreç iyi yönetilmedi. Oysa kaybetsek de, kazansak da birlikte mücadele etme motivasyonunu kırmayacak bir duygu ortamı yaratmamız gerekiyordu. Mücadele ortaklığı zedeleneceğine, seçimde böyle bir birlikteliğin olmaması çok daha iyi olurdu.
Fakat sonuçta TİP ve HDP tabanlarında sosyal medyaya da yansıyan bir kırgınlık oluştu. Bu kırgınlığın sorumlusu da Emek ve Özgürlük İttifakı olarak sizlersiniz. Şimdi ittifak veya HDP ve TİP olarak bu gerilimi gidermek için nasıl bir çaba içine gireceksiniz?
Şu an karşımızda seçimi kazanmış ve Türkiye’deki muhalif güçlerin tümünü iç tartışmalara gömmüş bir iktidar var. İktidar, muhalefet olarak içimizdeki tartışmaları çeşitli yöntemlerle manipüle ederek yerel seçimlerde de ipi göğüslemek istiyor. Dolayısıyla bizim ittifaklardaki yanlışlarımızı, taktik ve stratejik hatalarımızı değerlendirmek ve bir daha aynı hataları tekrarlamamak için ittifakın bir araya gelmesi gerekiyor. Gerekirse günlerce tartışması gerekiyor. Halkın uyarıları ve önerileri alındıktan sonra bu tartışmalar belli bir olgunluğa, sonuca ulaştırılabilir. Emek ve Özgürlük İttifakı’nın bütün bileşenlerinin kamuoyu karşısına çıkıp, dar partici hevesleri bir kenara bırakarak ezilenlerin ortak mücadelesini örme iradesine sahip olduğunu göstermesi gerektiğini düşünüyorum.
'ADAY ÇIKARSAYDIK HDP TEK GÜNAH KEÇİSİ OLURDU'
Kendi adayınızı çıkarsaydınız ne olurdu?
Aday çıkarmamız ve Erdoğan’ın ilk turda seçilmesi durumunda HDP tek günâh keçisi olurdu. Ayrıca muhalif kamuoyunda Erdoğan’ın karşısına tek adayla çıkılması arzusu baskınken, çıkaracağımız aday, potansiyelimizin çok altında oy da alabilirdi. Tüm bunları göze alarak aday çıkarsaydık da, 28 Mayıs’ta yine Erdoğan’ın çıkması halinde bu sonuç bize fatura edilecek, “siz aday çıkardığınız için toplumdaki sinerjiyi engellediniz” denecekti. Belki de en büyük hatamız, Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nu aşacak profilde bir aday belirleyememekti. Toplumun tümünün etrafında birleştiği üçüncü bir aday üzerine çalışmalar yürütüldü ama başarılı olunamadı.
Elde ettiğiniz sonuçlar size nasıl bir yol gösteriyor? Bundan sonra HDP daha fazla Kürt partisi olmaya mı yönelecek, yoksa aynı hatta devam mı edecek?
Kürt halkının mücadelesinin partideki temsiliyetiyle ilgili eksikliklerimizi elbette etraflıca tartışacağız. Kürt halkının hassasiyetlerinin yeteri kadar dillendirilip dillendirilmediğinin tespiti için de taban odaklı bir muhasebe ve tartışma sürecini yürüteceğiz. HDP’nin Kürt halkının taleplerine sırtını döndüğü yönünde bir eleştiri yok zaten. HDP’nin böyle bir yola sapması eşyanın tabiatına aykırı. Fakat dikkat edin HDP Türkiye’nin batısında fazla Kürt, doğusunda az Kürt olmakla eleştiriliyor.
Hangisi doğru?
İkisi de doğru, ikisi de yanlış. Bu kadar ayrıştırılmış bir toplumda, birbirinden farklı kesimlerin taleplerini aynı siyasi parti içinden mücadeleye dönüştürmek hem çok zor, hem de çok büyük bir yönetim kabiliyeti gerektiriyor. Bu kabiliyeti sergilemedeki eksikliklerimize dair eleştirileri kabul ediyoruz. O yüzden daha fazla çalışacağız. Ama böylesi bir siyasi hattı sürdürürken arkadaşlarımızın ödediği bedellerin de göz ardı edilmemesi gerekiyor.