Mısır’ın Kahire kentinde hayatına başlayan Kürdistan Gazetesi’nin yayın hayatına başlamasının üzerinden tam 117 yıl geçerken, gazetenin yayın hayatına başladığı 22 Nisan 1898 günü “Kürdistan Gazetecilik Günü” olarak kabul edildi. Kürdistan Gazetesi gibi 117 yıl sonrada Kürt basının bir kısmı halen “sürgünde” kalmaya zorlanırken, ilk gün olduğu gibi şimdide Kürt basını kapatma, katliam, tutuklama, sürgün gibi resmi baskılara maruz kalıyor.
Botan aşiretinin önde gelenlerinden Mikdat Mithad Bedirxan tarafından çıkartılan gazetenin ilk beş sayısı Kahire’de, 6-19 arası sayıları Cenevre’de, 20-23 arası sayıları Londra’da, 24-29 arası sayıları Folkston’da, 30 ve 31. sayılarıysa Cenevre’de yayımlandı. On beş günde bir çıkarılması planlanan gazetenin daha ikinci sayısı çıkmadan, -ilk sayısından sadece 8 gün sonra- 30 Nisan 1898’de II. Abdülhamit tarafından Osmanlı İmparatorluğu topraklarına girişi yasaklandı. Kürdistan gazetesinin çıkış sebebini Mikdat Midhat Bedirhan ilk sayıda şöyle açıklıyordu: “Dünyada ne kadar Müslüman varsa hepsinin köy ve kentlerinde okul ve gazete bulunur. Kürtler gazetelerden yoksundurlar. Yüce Allah’ın izniyle bundan böyle her 15 günde bir gazete yazacağım. Adını Kürdistan koydum. Bu gazetede bilimin ve bilgilenmenin iyiliklerini anlatacağım. Şimdiye dek kimse böyle bir gazete yazmamıştır; benim gazetem, ilktir.”
‘Yazılı Kürt tarihinde önemli bir belge’
Bir yandan gazetenin Osmanlı topraklarına girişi engellenmeye çalışılırken, diğer yandan da Kürdistan’ı çıkaran Mikdat Midhat Bedirxan üzerindeki baskılar arttı. Gazetenin yayımlanmaya başlandığı ilk dönemde politik olmaktan çok, dil ve eğitime önem veriliyordu. Gazete Kürt kültürü, edebiyatı, tarihi, sanatı, dönemin siyasal gelişmeleri, iç ve dış olayları ve ulusal düşüncenin Kürdistan’da gelişimi hakkında verdiği geniş bilgilerle önem arz ettiği gibi, aynı zamanda da yazılı Kürt tarihinde önemli bir belge olma niteliğine sahiptir.
117 yıl önceki baskı ve engellemeler güncelliğini koruyor
Türkiye’de de Cumhuriyet dönemiyle birlikte Kürtçe basına izin verilmediği için Kürtçe gazeteler Irak, Suriye ve Beyrut’ta basıldı. Bunlar arasında aralıklı da olsa yayımlanmayı başaran Jiyan (1926-1936), Hawar (1932-1943), Jîn (1939), Gelawej (1941- 1950), Ronahî (1942-1945), Roja Nû (1943-1946) ilk akla gelenler. Musa Anter, Edip Karahan, Yaşar Kaya, Medet Serhat gibi Kürt aydınlarının çıkardığı Dicle Kaynağı (1949), Şark Mecmuası (1950), İleri Yurt (1958), Dicle-Fırat (1962), Deng (1963), Roja Newe (1966) gibi dergi ve gazeteler gerek ekonomik sorunlar, gerekse gizli açık baskılar yüzünden uzun ömürlü olmadı. Aynı şekilde Özgürlük Yolu (1975), Xebat (1976), Rızgari (1976), Roja Welat (1977), Kawa (1978), Ala Rızgari (1979), Serxwebûn (1980) gibi Marksist-Leninist yayın organlarının tahmin edileceği gibi rejimle arası iyi olmadı. Bütün bu yayın organları ağırlıklı olarak Türkçe ya da Türkçe-Kürtçe iki dilliydi. Sadece Kürtçe çıkan ilk yayın organı 1977’de Diyarbakır’da kurulan Devrimci Demokrat Kültür Derneği’nin (DDKD) çıkardığı Tîrêj dergisiydi. Bu dergi Türkiye’de sadece dört sayı çıkabildi.
Kürt basınını susturmak için bombalar kullanılmaya başlandı
“Kürtler gazetelerden yoksundurlar” denilerek çıkartılan ilk gazete olan Kürdistan Gazetesi’nin geleneğini yaşatan Özgür Basın Geleneği ise Türkiye’de her türlü baskı ve engellemelerle karşılaştı ve 117 yıl sonra da karşılaşmaya devam ediyor. Halen de büyük bir kısmı sürgünde yayın yapmak zorunda kalan Kürt gazeteciliğinin özgür basın geleneği 5 Haziran 1988 günü Toplumsal Diriliş ile yola çıktı. Gelenek bu güne kadar günlük, haftalık ve aylık olmak üzere 50’den fazla gazete çıkardı. “Toplumsal Diriliş”in ardından Halk Gerçeği gazetesi, yayın hayatına başladı. Ancak gazete daha 9. sayısında kapatıldı. Sonrasında Yeni Halk Gerçeği Kürtlerin sesi oldu ve 3 sayı çıktıktan sonra gazete yönetimi tarafından yayın hayatı durduruldu. Yeni Halk Gerçeği’nden sonra 20 Ekim 1990 tarihinde ilk sayısı yayınlanan Yeni Ülke Gazetesi ise bombaların hedefi oldu. Gazetenin Diyarbakır bürosu ilk haftasından İslami Cihat Örgütü tarafından bombalandı.
İlk günlük gazete ise 30 Mayıs 1992’de yayın hayatına başlayan Özgür Gündem oldu. Devlet tarafından sürekli kapatılmalara maruz kalan Özgür Gündem geleneği 90’lı ve 2000’lı yıllarda farklı isimlerle yayın hayatını sürdürdü. Gazetenin yayınlanan toplam 580 sayısının 486’sı hakkında dava açılırken, gazeteci ve editörleri de toplam 147 yıl hapis ve dönemin parasıyla 21 milyar lira para cezasına çarptırıldı. Yönetim kararıyla kapatılan gazete, 26 Nisan 1993 tarihinde Gurbetelli Ersöz’ün genel yayın yönetmenliğinde yeniden yayına başladı. Gazete 10 Aralık 1993 tarihinde, yüzlerce polis tarafından basıldı ve çalışanları gözaltına alındı.
Özgür Gündem yönetiminin fiilen dağıtılması üzerine, Özgür Ülke 28 Nisan 1994’te yayına başladı. Gazetenin üç bürosu da 4 Aralık 1994 günü, aynı anda bombalandı. Ersin Yıldız yaşamını yitirirken 21 çalışanı da yaralandı. Haftalık Yeni Ülke Gazetesi ile başlayan saldırılarda, Özgür Gündem, Özgür Ülke, Yeni Politika gazetelerinin onlarca yazarı, muhabiri ve dağıtımcısı katledildi.
Azadiya Welat
Kürtlerin ve Kürtçenin kabul edilmeyerek, tahammülsüzlüğün üst seviyede olduğu 1990’lı yıllarda bir Kürtçe gazete de yayınlanmaya başlandı. Haftalık Welat Gazetesi 22 Şubat 1992 günü yayın hayatına başladı. Özgür Gündem geleneği Kürtçe gazetede defalarca kapatılma ve cezalara maruz kalırken halen Azadiya Welat ismiyle günlük olarak yayın hayatını sürdürmeye devam ediyor.
Sürgünden Diyarbakır’a Kürt televizyonculuğu
Kürt basını için Kürdistan Gazetesi’nin yazılı ilk gazete olma özelliği taşırken, 1995 yılında gazete gibi sürgünde yayın hayatına başlayan Med TV Kürt televizyonculuğunun da önemli bir mihenk taşı oldu. Med TV’nin başlattığı Kürt televizyonculuğu da Kürdistan Gazetesi gibi sürgünde doğarken, şu anda onlarca TV kanalı bu geleneği sürdürüyor. Kürt televizyonculuğuna yeni bir soluk ise 6 Nisan’da ulusal yayın hayatına başlayan Özgür Gün TV ile geldi. Sürgünden bir televizyon geleneğini kırıp Diyarbakır’dan uydu yayını yapan Özgür Gün TV, Kürt halkı içinde oldukça önemli bir yere sahip.
Kürt halkının da gazeteciliğinin de trajedisi aynı
117 yıl önce sürgünde doğan Kürt gazeteciliğinin bugün geldiği noktayı değerlendiren Özgür Gün TV Yayın Koordinatörü Tayyip Temel, Kürt basın açısından “sürgün”ün kapanmayan bir yara olduğunu ifade ederek, Kürdistan Gazetesi’nin sürgünde yayına başlamasının aynı zaman Kürt halkının yaşadığı trajedinin de bir parçası olduğuna işaret etti. Kürt basınının tarih boyunca Kürdistan’ı inkar eden güçlerin baskı ve inkarına maruz kaldığını söyleyen Temel, “O gün sürgünde başlayan gazetecilik halen sürgünde yayın yapmak zorunda. Bunun kimi siyasi ve sosyal sebepleri var. Kürt basınının tarihi de baskı ve engellemeler karşı bir direniş serüveniyle dolu” diye konuştu.
‘Kürt basını ortak ulusal bir dili yakalamalıdır’
Temel, Kürt gazeteciliğinin şu anda yüzlerce yayın organıyla yoluna devam ettiğini anımsatarak, şunları söyledi: “Bu serüveni anlatmak için Kürt halkının da tarihine bakmak gerekiyor. Yine bu yayın organlarının halen yaşamaya devam ettiği sorunlara bakmak gerekiyor. İlk gazete de olduğu halen Kürt yayın organlarının önemli bir kısmı sürgün. Avrupa’dan yayın yapan TV’ler halen kendi topraklarından yayın yapamıyor. Kürdistan parçalanmış bir coğrafya olduğu için halen ulusal bir dil yakalanmış değil” ifadelerini kullandı.
‘Kürt Ulusal Basın Konseyi kurulabilir’
Ulusal düzeyde Kürt basını ortak bir dile kavuşturacak bir kurumun olması gerektiğini dile getiren Temel, bunun için Kürt Ulusal Basın Konseyi önerisini getirdi. Temel, Kürt toplumunun kültürüne, ulusal birliğine aykırı yayınların da olduğunu belirterek, getirdiği bu önerinin bunların kontrolü içinde önemli olduğuna vurgu yaptı.
‘Ulusal birliği zedeleyici yayıncılıktan vazgeçilmeli’
Temel, Kürt basınının ulusal birlik ve beraberliğe hizmet edecek bir dili yakalaması gerektiğini belirterek, “Siyasi eğilimler Kürt basının üzerine daha fazla etki yapmakta. Örneğin son zamanlarda Güney Kürdistan’daki basın kurumları bağlı oldukları eğilimlere göre ve Kürt ulusal birliğini zedeleyici yayınlar yapmakta. Kürt ulusal birliğinin çıkarına yine Kürdistan’da yaşayan diğer halkların çıkarına olan her şey Kürt basınının konusudur. Ancak bunun tam tersi bir durumla karşı karşıyayız. Bazı yayınlar çok tahrik edici ve birliği bozucu dilde yayın yapmaktadırlar. Halen Kürtlerin beslendiği bir ajanstan bile bahsetmek mümkün değil” dedi.
‘Basının dili siyasi gerilime neden olabiliyor’
“Basının kışkırtıcı ve birlikten yoksun dili siyasi gerileme neden olabiliyor” diyen Temel, bunun parçalanmışlığın yansıması olduğunu ve bunun Kürt halkının yararına da olmadığına işaret etti.
DİHA