YILDIRIM: İKTİDAR KÜRT BASININDAN RAHATSIZ
Cumhuriyet Gazetesi Haber Koordinatörü Ayşe Yıldırım, medyanın bütününün baskı altında olduğuna dikkat çekerek, en büyük baskının ise Kürt medyasına yönelik olduğunu söyledi. "Çünkü merkez medyanın terk ettiği çatışma bölgelerini ve çatışmalı süreci Kürt medyası göz önüne seriyor" diyen Yıldırım, şöyle dedi: "Kürt medyası oralarda yaşananları belgelediği, resimlediği, görünür kıldığı için iktidarı rahatsız ediyor. 2011'deki operasyon da bu nedenle yapılmıştı. Gözaltı ve tutuklamalarla korkutup susturmak için.
Dicle Haber Ajansı, Özgür Gündem, Azadiya Welat, Demokratik Modernite, Fırat Dağıtım gibi Kürt basını çalışanlarından 46 kişiye yönelik davanın 5 yıl sonra yeniden gündeme getirilmesi baskı ve sindirme politikasının bir parçası. AYM kararının beklenmeden yargılamaya kaldığı yerden devam edilmesine karar verilmesi de bunun açık kanıtı."
'SUÇLARINI ÖRTMEK İÇİN GAZETECİLERİ YARGILIYORLAR'
İktidarın aslında gazetecileri değil gazeteciliği yargıladığını belirten Yıldırım, "Yapılan röportajların, çekilen fotoğrafların, takip edilen basın açıklamalarının, haber notlarının ve haber kaynaklarının 'suç'muş gibi iddianameye konulması Kürt medyasını susturmak girişiminden başka bir şey değildir. Yaşadığımız süreçte işledikleri suçların üzerini örtmek, gizlemek için bir kez daha özgür basını baskı altında tutma, sindirme girişiminde bulunuyorlar" diye konuştu.
DURMUŞ: MESLEKTAŞLARIMIZIN YANINDA OLACAĞIZ
Türkiye Gazeteciler Sendikası İstanbul Şubesi Başkanı Gökhan Durmuş da, hükümetin hem cezaevlerinde tuttuğu gazetecilerle hem de yargıladığı gazetecilerle basın özgürlüğünü yok ettiğini belirtti. "Çeşitli kılıflar uydurarak gazetecileri hakim karşısına çıkartan bir sistem yıllardır Türkiye'de var. Basın davalarının en önemlilerinden birisi de KCK basın davası" diyen Durmuş, şöyle devam etti: "Onlarca gazeteci yaptıkları haberler nedeniyle KCK basın davasında kendilerini savunmak zorunda kalıyor. Haberin savunulmak zorunda bırakıldığı bir ülkede demokrasi yoktur. Türkiye Gazeteciler Sendikası olarak, KCK basın davasında yargılanan meslektaşlarımızın bugüne kadar yanlarında olduk, bundan sonra da yanlarında olmaya devam edeceğiz. Haberin, habercinin yargılanmadığı bir ortam yaratana kadar mücadele edeceğiz."
SÖZERİ: GAZETECİLERİN YARGILANMASINA SON VERİLMELİ
Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Ceren Sözeri ise, gazeteciliğin suç olmadığını defalarca söylediklerini belirterek, "Hükümetin basına yönelik baskısı herkes tarafından görülüyor. KCK basın davası da bu baskının en fazla hissedildiği davalardan biri. Oradaki gazeteciler yıllardır yargılanıyorlar, bu davaya bir an önce son verilmeli. Gazetecilerin yargılanmasına son verilmeli" dedi.
POLAT: KCK BASIN DAVASINDA DERHAL BERAAT İSTİYORUZ
Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat da, KCK basın davasının devletin Kürt sorununa ilişkin bakış açısının bir özeti gibi olduğuna dikkat çekerek, davanın uydurma delillerle açılmış olan bir dava olduğunu söyledi. "Bu davadan cezaevinde tutulan meslektaşlarımızın ömürlerinden ortalama olarak 2'şer yıl çalındı" diyen Polat, şunları kaydetti: "Önümüzdeki duruşmada, nasıl bir karar çıkacağı noktasında endişe taşıyorsak bu da devletin yine Kürt sorunu ile ilgili olarak yürüttüğü politikalardan kaynaklanıyor. Kürt gazetecilerin kafasına sokak ortasında silah dayanıyor. Refik Tekin'in yaşadığı gibi üzerine kurşun sıkılıyor. Meslektaşlarımız haber yaparken gözaltına alınıyor ve ardından da sosyal medya GBT'sine tabi tutularak paylaşımlardan cımbızlanan kelimelerle cezaevine konulabiliyor."
Basın özgürlüğünün ancak mücadeleyle kazanıldığını belirten Polat, "Peşi bırakıldığında bizim gibi ülkelerde, çok çabuk kazanıldığından da daha çabuk biçimde kaybedilen bir şeydir. Bu nedenle KCK basın davasında yargılanan meslektaşlarımızın beraat etmeleri için mücadele etmeliyiz. Dava salonunu dışarıya taşırcasına doldurmalıyız ve bu konuyu bir biçimde gündemde tutmalıyız" diye konuştu./DİHA