Yazılı bir açıklama yapan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı 2012 yılının sonunda fiili, 2013 yılının Newroz’unda ise kamuoyuna duyurarak, yürütülen ateşkesin üzerinden iki buçuk yıl geçtiğini belirtti. Bu süre içerisinde gerilla güçlerinin büyük bir sorumluluk duygusu ve titizlikle çatışmasızlığa uyduğuna dikkat çeken KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “Ancak Türk devleti ‘Ben devletim, bildiğimi yaparım’ diyerek ateşkese uymamış, sürekli çatışmalara yol açacak edimlerde bulunmuştur. Halbuki ateşkes ve çatışmasızlık her gücün ateşkesin başlamasından önceki konumunda kalması; ateşkesi bozacak adımlar atmaktan kaçınması demektir. Türk devleti ise onlarca karakol, askeri amaçlı yol, kültürel soykırım ve askeri amaçlı barajlar yaparak ateşkes koşullarını demokratik siyasal çözüm için değil, yeni bir savaş için ciddi bir hazırlık yapmak ve gerçekleşecek savaşta avantajlı konuma gelmek için kullanmıştır.
‘SEÇİMDEN SONRA KALEKOL, BARAJ YAPIMI HİÇ DURMADI’
Türk devletini karakol, askeri amaçlı yol ve barajlar yapmaması konusunda sürekli uyarmış, bunların ateşkesi bozmak ve savaşı başlatmak anlamına geldiği vurgulanmıştır. Halkımız defalarca savaşı başlatacak bu tür adımlar karşısında canlı kalkan olmuş; devletin halka saldırması karşısında gençlerden ve yurtsever halktan insanlarımız yaşamını yitirmiştir.
Türk devleti Özgürlük Hareketimizin demokratik siyasal çözümdeki ısrarını ve ateşkes konusundaki titiz yaklaşımını istismar ederek karakol, yol ve baraj yapımlarını hiç durdurmamış, özellikle seçim sürecindeki dikkatli ve sabırlı yaklaşımımızı fırsat bilerek bu yönlü çalışmalarını hızlandırmıştır” dedi.
‘BARAJLARIN HEDEFİ KÜRDİSTAN’I İNSANSIZLAŞTIRMAK
Türk devleti ve herkesin Kürdistan’da barajlara hiç ihtiyaç olmadığını bildiğini de kaydeden KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, şu anda Kürdistan’da yapılmış olan Keban, Karakaya ve Atatürk barajlarının bile Kürdistan’ın ihtiyacı olan enerjinin yüz katını ürettiğine dikkat çekti.
Kürdistan’da yapılan barajların kültürel soykırım ve askeri amaçlı olduğuna hiçbir kuşku olmadığını da ifade eden KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı şunları belirtti: “Türkiye'de derin devlet denilen yapılar ve Milli Güvenlik Kurulu bu barajların yapımını Kürdistan'ı insansızlaştırmak, tarihi-kültürel değerleri yok etmek ve gerillanın hareket alanının daraltılmasını sağlamak için yapılmasını istediği ve planladığı bir gerçektir. Barajların Kürdistan'ı insansızlaştırmak, bu temelde kültürel soykırımı tamamlamak için yapıldığı açıktır. İnsanlığın ve insanlık kültürünün kendini var ettiği Fırat-Dicle boyları böylece insanlığın ve kök kültürünün mezarı haline getirilmektedir. Bu nedenle şu anda bir referandum yapılsa Kürdistan halkının yüzde 90’ı Kürt halkı için mezar haline getirilen barajlara hayır diyecektir. Kürt Özgürlük Hareketi de bu halkın siyasi iradesi ve gücü olarak bu barajlara hayır demektedir.
Türk devletinin Kürt sorununda bir çözüm politikası olmadığı için bu baraj yapımlarında ısrar edilmektedir. Bu nedenle gerilla kültürel soykırım ve askeri amaçlı barajların yapımını ateşkesi bozmak olduğunu söylemesine rağmen Türk devleti bu yönlü adımlar atmakta ısrar etmekte, en son Silvan barajının yapımında olduğu gibi çatışmalara yol açmaktadır. Onlarca yerde ateşkesi bozan böyle barajlar yapılmaktadır. Seçim sonrası bu barajların yapımı daha da hızlandırılmış bulunmaktadır.
‘TÜM BARAJLAR, YAPIMINDA KULLANILAN ARAÇLAR GERİLLA GÜÇLERİNİN HEDEFİNDE OLACAKTIR’
Özgürlük Hareketimiz Türk devletinin bu tutumunu değerlendirerek bu durumun kabul edilmeyeceği kararına varmış, tüm barajların yapımını durdurma ve bunun için gerilla güçleri dahil her türlü imkanını seferber etme kararı almıştır. Bundan sonra tüm barajlar, baraj yapımında kullanılan araçlar gerilla güçlerimizin hedefinde olacaktır. Bu nedenle bu baraj yapımını üstlenen müteahhitler ve burada çalışanların tümü derhal bu alanlardan çıkmalıdır. Bundan sonra baraj yapımı alanlarda yaşanan çatışmalardan ve ortaya çıkan sonuçlardan bu baraj yapımında ısrar eden AKP hükümeti ve üstlenen müteahhit firmalar olacaktır.”
“AKP hükümeti her zaman uyarmamıza rağmen Kürt halkının demokratik örgütlülüğü ve siyasi iradesini kırmak ve toplumu dirençsiz bırakmak için sürekli tutuklamalara yönelmektedir. Halklarımız bu seçimde Türk devletinin ve hükümetinin Türkiye'yi demokratikleştirme, Kürt sorunu başta olmak üzere Türkiye'nin tüm sorunlarını çözme mesajı vermesine rağmen bu mesajın tersine uygulamalar yapılmaktadır” diyen KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Kürdistan’da yapılan siyasi soykırım operasyonlarının ve tutuklamaların bunun en somut kanıtı olduğuna da dikkat çekti.
‘HER TUTUKLAMA ARTIK GERİLLA İÇİN BİR MİSİLLEME NEDENİ OLACAKTIR’
Özgürlük Hareketinin bu durumu da değerlendirdiğini, AKP hükümetinin seçim sonrası boşluktan yararlanarak, bu tutuklamaları artırmasının da Kürt halkına karşı bir savaş yürütmek olduğu karanına vardığını belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, “Bu nedenle tüm halkımızı bu tutuklamaları önlemeye çağırdığımız gibi, her tutuklama artık gerilla için bir misilleme nedeni olacaktır.
Türk devleti ve AKP Hükümeti 7 Haziran seçimlerinden sonra bu tür uygulamalardan vazgeçerek demokratikleşme yönünde adım atacaklarına dair kamuoyuna açıklamalar yapmaları gerekirken, Kürt halkına yönelik savaş yürütmek anlamına gelen adımlar atmaları kesinlikle kabul edilmeyecektir. Bu tür adımlara karşı halkımız ve gerilla direnme hakkını kullanarak Türkiye ve Kürdistan'da demokratikleşmenin zorunlu olduğunu; 7 Haziran seçim sonuçlarının da Türk devleti ve Hükümetlerine bu sorumluluğu yüklediğini ciddi bir biçimde hatırlatacaktır.
Türkiye ve Kürdistan kamuoyu bilmelidir ki, askeri amaçlı baraj ve karakol yapımlarına karşı gerillamız direnme hakkını kullanacak ve siyasi soykırım operasyonlarına karşı da misillemede bulunacaktır.
Özgürlük Hareketimiz artık ateşkes tutumunun istismar edilmesini kabul etmeyecek, oyalama yaparak Kürt sorununu çözümsüz bırakan politikalara karşı da tutumunu koyacaktır. Artık sabırlı ve makul tutumumuzu istismar edenlere ve oyalama politikası yürütenlere hiçbir biçimde müsaade edilmeyecektir” dedi./ANF