AMED
İHD ve kayıp yakınlarının “Kayıplar Bulunsun Failler Yargılansın” sloganı ile her hafta düzenlediği oturma eylemlerinin 332’ncisi Koşuyolu Parkı Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirildi. Eyleme İHD Amed Şubesi yönetici ve üyeleri, Barış Anneleri Meclisi üyeleri, 1993 yılında katledilen DEP Eski Milletvekili ve İHD üyesi Mehmet Sincar’ın eşi Cihan Sincar ile kayıp yakınları katıldı. Eylemde, 1984 yılında Hakkari’nin Çukurca ilçesi Narlıda Köyü’ne düzenlenen baskında askerlerce gözaltına alınan ve 25 gün sonra ailesine ölü olarak teslim edilen Mustafa Erdal’ın faillerinin yargı önüne çıkarılıp cezalandırılması talep edildi.
İHD Amed Şubesi Kayıp ve Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Üyesi Nigar Kocaman, kayıpların bulunması ve faillerin yargılanması ile ilgili devlet arşivlerinin açılmasını talep ettiklerini ifade eden Kocaman “333. haftadır bu ısrarımızı sürdürüyoruz. Çünkü bu ülkenin suçsuz, günahsız insanları bir gece evlerinden alınıp yada sokak ortasında öldürüldü. Görgü tanıklarının anlatımlarından anlaşıldığı kadarıyla faillerin devlet tarafından belirlenmiş kişiler olduğu, tespit edilmiştir. Bunlarla ilgili başvurular, suç duyurularına yapılmasına rağmen, şimdiye dek herhangi bir açıklama yada bir yargılama olmamıştır” diye konuştu.
'KAYBETME SUÇU SÜRÜYOR'
İzmir Merkez Komutanlığı emrinde görevli asker olan Osman Karadeniz isimli gencin 2 haftadır kayıp olduğuna da değinen Kocaman, “Osman Karadeniz isimli Diyarbakır’lı bir gencimiz askerde iken kayıplara karıştı. Biz aslında 80’lerde, 90’larda kaybedilen insanların akıbetinin ortaya çıkarılmasını istiyoruz ama, Osman ile birlikte devletin kayıplar konusundaki tutumunun, geçmişteki kaybetme suçlarının hala devam ettiği görmekteyiz” dedi.
DAİŞ LANETLENDİ, AKP'DEN AÇIKLAMA İSTENDİ
Dünyanın çeşitli kentlerinde katliamlar yapıldığına dikkat çektiği konuşmasında Kocaman, DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik gerçekleştirdiği bombaları saldırıları kınadı. DAİŞ çetelerinin Kobanê’ye Türkiye sınırlarını kullandığı yönündeki iddiaların varlığına işaret eden Kocaman, devletin bu iddiaları açıklığa kavuşturmakla yükümlü olduğunu ifade etti.
MUSTAFA ERDAL'IN HİKAYESİ
Kocaman’ın ardından İHD Diyarbakır Şube Yönetim Kurulu Üyesi Emin Ermin ise, 1984 yılında Hakkari’nin Çukurca ilçesi Narlıda Köyü’ne düzenlenen baskında askerlerce gözaltına alınan ve 25 gün sonra ‘kayalıklardan atlayarak öldü’ denilerek ailesine ölü olarak teslim edilen Mustafa Erdal’ın hikayesini anlattı. Ermin, köye düzenlenen baskında Erdal’ın gözaltına alındığını ve gözaltına alındıktan 25 gün sonra ailesine ‘cenazenizi alın’ şeklinde haber verildiğini söyledi. Ailenin araştırmaları sonucunda, Erdal’ın 85 metre yükseklikte bulunan kayalıklardan kendini atması sonucu öldüğü bilgisinin yetkilerce aileye iletildiğini aktaran Ermin, ailenin Erdal’ın vücudunda işkence izlerinin olduğunu tespit ettiklerini belirtti. Vahit Karabaş adlı bir köylünün öldürülme olayına tanıklık ettiğin, ancak bu kişinin korktuğu için ifade vermediğini söyleyen Ermin, ailenin hukuk mücadelesi vermeye devam ettiğini kaydetti.
Ermin’in ardından 1993 yılında katledilen DEP Eski Milletvekili ve İHD Üyesi Mehmet Sincar’ın eşi Cihan Sincar’da bir konuşma yaptı. Sincar, kayıpların ve meçhul cinayetlerin faillerinin meçhul olmadığı, aslında belli olduğunu ama ortaya çıkarılıp yargılanmadığını söyledi. Sincar, adalet sağlanıncaya dek mücadele etmeye devam edeceklerini söyledi.
ŞIRNAK
Şırnak'ın Cizre ilçesinde, gözaltında kaybedilen ve katledilen insanların akıbetlerini sormak için her hafta toplanan Dayikên Şemiyê ve kayıp yakınları, 340'ıncı haftada Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Eylemde, kaybedilenlerin fotoğraflarının olduğu dev "Şehitler Albümü" pankartı açıldı. Bu haftaki eylemde Cizre'de 1993 yılında sivil giyimli kişilerce evinden alındıktan sonra katledilen Abdullah Düşkün'ün hikayesi anlatıldı. Düşkün'ün kaybediliş hikayesini anlatan MEYA-DER yöneticisi Veysi Durgut, 1993 yılında köyünün yakılmasıyla Cizre'ye göç eden Düşkün'ün, evine gelen sivil giyimli kişilerin "İfadeye götüreceğiz" diyerek Toros marka bir araçla götürüldüğünü belirtti. Günler sonra Düşkün'ün göç ettiği köyünün yakınlarında başından vurulmuş halde bulunduğunu kaydeden Durgut, "Cenazeyi teşhis edemeyen köylüler jandarmaya haber verdikten sonra cesedi defneder. Olayı duyan Düşkün ailesi cesedi teşhis etmek için jandarmaya başvurarak olay yerinde çekilen resimlerden ve köylüler tarafından üzerinden alınan eşya ve elbiselerden teşhis eder" dedi.
Başvuruya rağmen cenazenin aileye verilmediğini ve sadece elbiselerin verildiğini aktaran İHD Şırnak Şube Üyesi Abdulkerim Pusat ise, aradan geçen 23 yıla rağmen olayın aydınlatılmadığı gibi cenazenin de devam eden dava nedeniyle aileye verilmediğini söyledi. Pusat, katillerin bilinen ve tanınan isimler olduğunu kaydederek, adaletin sağlanmasını istedi.
Kobenê'de DAİŞ çeteleri tarafından yapılan saldırıyı da kınayan Pusat, "Bunların arkasında olan güçlere, 'YPG, DAİŞ'ten daha tehlikelidir' diyen zihniyete lanet olsun" dedi.
YÜKSEKOVA
İHD ve kayıp yakınları, "faili meçhul" cinayetlere kurban gidenlerin akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle düzenlediği eylemin 65'inci haftasında Yüksekova Sanat Sokağı'nda bir araya geldi. Kayıpların fotoğraflarının taşındığı eyleme, HDP, DBP ve Gever Demokratik Toplum Meclisi yöneticileri ve Yüksekova Belediyesi Eşbaşkanları katıldı. Kayıp yakınlarının bu haftaki buluşmasında, 8 Eylül 1993 tarihinde Yüksekova'nın Dara köyünde askerlerin attığı roket mermisi ile katledilen Sabri Çardakçı'nın hikayesi anlatıldı.
BABASININ HİKAYESİNİ ANLATTI
Saygı duruşunun ardından babasının hikayesini anlatan Harun Çardakçı, "Babam Dara köyünde yaşıyordu. Yurtseverliği ve Kürt halkına bağlılığı ile bilinen Yüksekova'nın illeri gelenlerindendi. 1990'lı yıllarda zaman zaman ticaret yapmak için Güney Kürdistan'a gidip gelirdi. Babamın yurtseverliğini ve demokratlığını hazmedemeyen bazı çevreler bunu kullanıp babam hakkında ihbarlarda bulundular" dedi.
Özel harekat timlerinin evlerini uzun namlulu silahlarla taradığını anlatan Çardakçı, "1990'lı yıllarda derin devlet dediğimiz çeteler, özel timler halka büyük korkular yaşatıyordu. 8 Eylül 1993 tarihinde sabaha karşı 03.00'da iki panzer evimize yaklaştı. 15-20 özel harekat timi evimizin etrafını ablukaya aldıktan sonra içlerinde Kürtçeyi iyi konuşanlar tarafından babamın kapıyı açmasını istediler. Babamın kapıyı açması üzerine 4 kişi babamın üzerine çullanıp babamı dışarı çıkarttılar. O arada babam bağırarak 'Bunlar özel harekatçılar, kapıları kapatın' dedi. Bunun üzerine silah sesleri geldi. Akabinde evimizi uzun namlulu silahlarla ve roketlerle taradılar. Sabahleyin günün ağarmasından sonra babamın cenazesini ateşli silahlarla taranmış 100 metre ilerisinde bulduk" şeklinde anlattı.
Sabah saatlerinde asker ve özel hareket timlerinin babasını öldürüp kaçış güzergahında kaybettikleri iki adet telsiz ve sırt çantasını bulmak için evlerinin etrafını sardıklarını dile getiren Çardakçı, "Olay yerine o anda dönemin Yüksekova savcısı ve bir askeri yetkili geldi. Amcam Esfendiyar o sırada savcıya 'Katilleriniz dün gece iki adet telsiz ve sırt çantasını düşürenlerdir ve araştırmasını istiyorum' dedi. Bunun üzerine savcı evimizin önünden ayrıldı. Savcının evimizin önünden ayrılması üzerine Yüksekova Taburu'ndan kalkan helikopterler evimizin önünde bulunan binlerce insanın üzerinden alçak uçuş yapıp iki tur attılar ve evimizin önünde bulunan insanların üzerine tehdit bildirileri dağıttılar. Atılan bildiride, 'Aklınızı başınıza alın yoksa hepiniz aynı yolun yolcusu olacaksınız!' yazıyordu. Taziyemizin üçüncü gününde yine köyümüzün etrafına kargo uçakları ile bildiriler dağıtıldı" dedi.
'KATİLLER ORTAYA ÇIKARANA KADAR TAKİPÇİSİYİZ'
Savcılığa suç duyurusunda bulunduklarını ama hiçbir sonuç almadıklarını da anımsatan Çardakçı, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurduk ve Türkiye mahkum oldu. '90'lı yıllarda devlet politikası olarak yürütülen, gözaltında kayıplar, yargısız infazlar, faili meçhuller ve keyfi uygulamalar sonucunda, bu devlet içindeki karanlık yapılanmalar babam gibi on binlerce insanı katletti. Bizler aileler olarak bu katliamları yapanların bir an önce evrensel hukuk kurallarına göre yargı önüne çıkartılıp yargılanmalarını istiyoruz. Babamın katillerini ortaya çıkarana kadar olayın takipçisi olacağız" diye konuştu.
İZMİR
İHD İzmir Şubesi, gözaltında kaybedilenlerin akıbetini sormak ve faillerinin yargılanması talebiyle Konak Eski Sümerbak önünde basın açıklaması düzenledi. Dernek üyelerinin yanı sıra çeşitli siyasi parti ve sivil toplum kuruluşları temsilcilerinin de katıldığı açıklamada, "Kayıplar belli failler nerede" pankartı açılarak, gözaltında kaybedilen yurttaşların fotoğrafları taşındı. Açıklama yapan İHD yöneticisi Ahmet Çiçek, Amed'in Bismil ilçesine bağlı Kenhizirkan (Tatlıçayır) köyü Mehmetşirvan (Eriktepe) Mezrası'nda yaşayan 60 yaşındaki Selahattin Akbulut'un akıbetini sordu.Anf