Milliyet gazetesinden Nevsal Elevli'nin haberine göre, Birleşik Krallık’a bağlı Kuzey İrlanda’nın başkenti Belfast ve İrlanda Cumhuriyeti’nin başkenti Dublin’e gerçekleştirilen ziyaret Kuzey İrlanda barış sürecini mercek altına alıyor. Programı Türkiye’de Kürt meselesinin demokratik yollardan çözümü için önemli kılansa katılımcıların akil adamlar olması...
Etyen Mahçupyan, Ali Bayramoğlu, Oral Çalışlar, Kadir İnanır, Vahap Çoşkun, Ahmet Faruk Ünsal, Öztürk Türkdoğan, Yusuf Şevki Hakyemez, Erol Katırcıoğlu, Avni Özgürel gibi akil insanların yanı sıra geziye Başbakanlık müşaviri Sevinç Özcan, akademisyen Nazan Haydari Pakkan da katıldı. Akil adamlar grubunun karşılaştırmalı çalışma ziyareti 4 gün sürecek.
İrlanda Dışişleri Bakanlığı’nın ortaklığıyla gerçekleştirilen başlığı, ‘Barışı rayda tutmak’. 19 Nisan tarihinde başlayan programda, ilk akşam yemeğini Türkiye’nin İrlanda Büyükelçisi Necip Egüz verdi. Ertesi gün ise Dublin’de, Kuzey İrlanda’da çatışmayı bitiren 1998 tarihli “Good Friday” (Hayırlı Cuma) anlaşmasıyla ilgili bir çalıştay düzenlendi. Çatışma çözümü ve kalıcı barış sağlama konularında Kuzey İrlanda örneği masaya yatırılırken, karşılaştırmalı eğitim İrlanda Dışişleri ve meclisinde yuvarlak masa toplantılarında devam etti. Akil adamlar dün 'Hayırlı Cuma' anlaşmasına imza atan Kuzey İrlanda’nın eski başbakanı Bertie Ahern’le görüştü. Çatışmanın çözümünde üçüncü taraf görevini üstlenen Amerikalı Senatör George Mitchell'le görüşme programında yer alıyor.
‘ELİNİ ÇEKENİN ELİ YANAR’
Akil adamlar heyetinde yer alan Kadir İnanır, Belfast’taki temasları sırasında yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Olumlu gidiyor. Bizde olanların geçmişini görüyoruz. Tabii onlarda din faktörü baskın. Bize kendi geçirdiklerini içtenlikle anlatıyorlar. Bilgileriyle dünyada benzer sorunlara yardımcı olmaya çalışıyorlar. Esas kavganın yaşandığı Belfast’a bugün geçiyoruz.”
İnanır “İzleme Komitesi’nde yer alacak mısınız?” sorusuna “Henüz belli değil. Komite belli olunca konuşalım” yanıtı verirken, “Barış süreci nasıl gidiyor?” sorusunu ise şöyle yanıtladı: “Türkiye’de barış talebi yüzde 30’dan yüzde 70’lere çıktı. Mutlaka barış kazanacak. Bu süreçten elini çekenin eli yanar.”
İnanır, “İzleme Komitesi İmralı ve Kandil’e gidecek mi?” sorusu üzerine ise, “Komite açıklandıktan sonra belli olur. Bu ülkede barış gelene kadar mücadelenin en önünde beni göreceksiniz” dedi.
İRA nasıl silah bıraktı?
Öte yandan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, PKK'ya silah bırakma çağrısı yaparken örnek verdiği, "IRA'nın silah bırakma süreci" de tartışma konusu olmaya devam ediyor. Bugün Evrensel gazetesinden Faruk Ayyıldız'a bir röportaj veren Süleyman Şah Üniversitesi Öğretim Üyesi Doçent Maya Arakon, İRA’nın imzalanan yasal antlaşmaların ardından aşamalı olarak silahları bıraktığını ve hiçbir barış sürecinde önce örgütün silah bırakmasının söz konusu olmadığını söyledi. Doktora çalışmasını IRA, ETA ve FLNC üzerine yapan Arakon'a konuyla ilgili yöneltilen sorular ve yanıtları şöyle:
Dolmabahçe’deki ortak açıklamanın ardından süreçte ilerleme beklenirken, izleme heyeti tartışmalarıyla birlikte çatışmalar da yaşandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ‘İrlanda modeli’ni örnek gösterdi ve PKK’nin IRA gibi silahları bırakması gerektiğini söyledi. Nedir bu İrlanda modeli? Cumhurbaşkanı neden IRA modelini öneriyor?
Cumhurbaşkanı Kuzey İrlanda modelini sanırım yanlış biliyor çünkü kendisi defalarca “IRA silah bırakmıştı, sonra barış süreci başladı” dedi ama o olay öyle olmadı. Tam tersine, önce 1998’de taraflar arasında Hayırlı Cuma (Good Friday) ya da diğer adıyla Belfast Antlaşması imzalandı, IRA bu antlaşmadan 7 yıl sonra, 2005’te silah bırakmaya başladı ve bu işlem aşamalı olarak, Uluslararası Silahları Bırakma Komisyonunun denetimi altında iki yıl kadar sürdü. Hiçbir barış sürecinde önce örgütün silah bırakması söz konusu olmamıştır zaten. Örgütler silah bırakmak için yasal bir düzenleme yapılmasını şart koşarlar. Güney Afrika barış sürecinde de bu böyle olmuştur.
İrlanda’da sorun çözüme kavuştu diyebilir miyiz?
Silahlı çatışma durdu, o anlamda büyük bir başarı sağlandı elbette ancak iki toplum, yani Katolikler ve Protestanlar arasındaki toplumsal çatışmalar zaman zaman şiddetli şekilde devam ediyor. Her zaman söylediğim şeydir; taraflar arasında barış antlaşmasını imzalamakla sorun çözülmez, asıl önemli olan toplumlar arasındaki kırılmışlığı ve çatışmayı onarabilmektir. Radikal