7 bin yıldır kesintisiz yaşamın sürdüğü insanlığın ortak değeri olan Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri’nin UNESCO Dünya Kültür Mirası olarak tescillenip koruma şemsiyesi altına alındığı bir dönemde, Sur içinde sokağa çıkma yasaklarıyla başlayan, barikatların yükselmesiyle devam eden şehir savaşı, doğal afetin sonuçlarını aratmayacak bir tabloyu ortaya çıkardığı vurgulanan açıklamada: İnsanların ölümüne, binlerce kişinin zorunlu göçüne neden olan bu savaşta, sivil yerleşim yerlerinde ağır silahların kullanılması, basına yansıyan fotoğraflardan da görüleceği üzere, tarihi ve geleneksel yapıların ağır tahribatına yol açmaktadır. Bizler sivil yerleşim alanlarında ve tarihi kültürel varlıklarımızın bulunduğu alanda yürütülen onlarca kişinin yaşamına, binlercesinin göçüne neden olan bu çatışmalara son verilmesi gerektiğine inanıyoruz. Kimin, ne zaman, nasıl ve hangi amaçla çatışmalı süreci başlattığını bir tarafa bırakarak, yarın çok geç olmadan; bu çatışmalı sürece bir an önce son verilmesini, sokağa çıkma yasaklarının kaldırılmasını talep ediyoruz” denildi
TMMOB tarafından Sur içinde son sokağa çıkma yasağından önce yapılan hasar tespit çalışmalarında; 706 tarihi ve geleneksel yapı ile ticari yapı incelendiği belirtilen açıklamada şöyle denildi: “Yapılan incelemelerde, 693 yapının tadilat görerek hasarlarının giderilebilecek durumda olduğu, 13 yapının ise güçlendirilmesi ya da yıkılması gerektiği tespit edilmiştir. Ancak 2 Aralık tarihinden itibaren ilan edilen sokağı çıkma yasağı süresince, alanda konuşlandırılan ağır silahların Sur içinde daha ağır tahribatlara yol açtığı kaygısını taşımaktayız.
Sur içinde insanların öldüğü, binlercesinin zorunlu olarak göçtüğü bir ortamda, gazetelerde “TOKİ Göreve” denilerek yapılan çağrılar, kelimenin tam anlamıyla rant ve fırsatçılıktır. Amaç Sur içini insansızlaştırmak, Sur içinde yaşayanların evlerini yok pahasına satın alıp veya kamulaştırıp soylulaştırma projeleri uygulamak, kentin binlerce yıllık tarihini ve belleğini yok etmektir.
TOKİ’nin daha önce Sur içinde yapmış olduğu çalışmalara, meslek odaları, kent sakinleri, STK’lar olarak eleştirmiş, gösterilen tepkiler üzerine TOKİ çalışmalarını askıya almıştır.
Bizler Diyarbakır’daki meslek odaları olarak, o dönemde belirttiğimiz gibi bugün de Sur içinde kentsel dönüşüm yerine insan odaklı bir projeyle, sağlıklaştırma ve güçlendirme uygulamalarının yapılmasını savunuyoruz. Aksi uygulama; Diyarbakır tarihinin ve kimliğinin yok edilmesi demektir.
Tüm bunları insanların öldüğü ve tarihi yapıların yok edildiği bir ortamda konuşmak gerçekten vicdansızlık, insanlık adına işlenen bir suçtur. Bu suça ortak olmamak adına; tarihi ve kültürel varlıklarımızın daha fazla zarar görmemesi için hükümeti, sokağa çıkma yasaklarını kaldırmaya, tarafları özellikle Sur içinde çatışmalara son vermeye çağırıyoruz. Şüphesiz her ilçe önemlidir, ancak binlerce yıllık tarihi mirasımız Suriçi bu özelliği nedeniyle daha değerlidir, eşsizdir, bunun öneminin ileride değil bugün anlaşılması gerektiğini düşünüyoruz.”
“Kentleri yeniden kurabilirsiniz; ancak tarihi yapıları yeniden yapmak, tıpkı ölen canları geri getirmek gibi mümkün değildir. Bunun iyi anlaşılmasını istiyoruz” denilen açıklamada: “Maalesef her ölüm, her can kaybı, her çatışmacı dil, her restleşme, her nobran tutum; Kürt Sorunu’nu diyalogla çözme yolundan uzaklaşılmasına ve kentlerin yangın yerine dönmesine neden olmakta, ülkemizi de her geçen gün iç savaşa doğru sürüklemektedir.
Üzülerek ifade ediyoruz ki; sokağa çıkma yasaklarının devam ettiği her gün, askerin tanklarla şehre girdiği her gün, insanların çocuklarını toprağa verdiği her gün, kentte bir arada yaşama dair kırgınlığı ve umutsuzluğu artırmaktadır.
Hükümeti, bir an önce, kim, ne zaman, nerede, nasıl müzakare masasını devirdiği tartışmalarını bir tarafa bırakarak, diyalog kanallarını açmaya davet ediyoruz.
Tarafları Sur içinde yaşamı sınırlayan, can kayıplarına yol açan, kültürel mirasın yıkımına, tahribine neden olan şehir savaşına son vermeye çağırıyoruz.
Dünya Kültür Mirası Listesi’nde olan Diyarbakır Surları ve Hevsel Bahçeleri’ni koruma taahhüdü veren Kültür ve Turizm Bakanlığı’nı taahhüdünü yerine getirmeye davet ediyoruz” denildi.Evrensel