ERSİN TEK/YAZAR
Yazar Ersin Tek 'Hayata Karşı İtaatsizlik (3)' adlı yazısını okuyucuları için yayınladı.
ERSİN TEK'İN YAZISI ŞÖYLE:
Yaşadığımız yanılgılar ve yenilgiler bize kaybettiğimiz gerçekleri verebilecek midir, bunu zaman gösterecektir.
Atalarımızdan bize kalan geleneksel mirası -insanlığın tecrübesinden damıtılan hayat kanunlarını- terk ettikten sonra hayatımızı yeni kavramlara göre şekillendiremedik. Bize daha cazip gelen düzensizlik ve iradesizlik, özgürlük arzumuzun önüne geçti. Geleneksel disiplinlerin ötesinden materyalist liberalizmin öncüleri tarafından vadedilen kutsal değerleri de bulamadık.
Liberalizmin babalarından olan Adam Smith, menfaat sağlamayı tabiat kanunları düzeyine çıkardı. Liberalizmin öngördüğü aklî iklimde, çıkarlar bütün düşüncelerimizi mahkûm etti. Maddi anlamdaki zenginlik en büyük nimet olarak görüldü. Hayattaki başarı para ile ölçülmeye başlandı ve maddi kazanç sağlama çabası insanın bütün faaliyetlerine yansıdı. Rütbe, makam, mevki, ünvan, bencil menfaatler ve tatminler doldurdu dünyamızı.
Aydınlanma dönemiyle beraber binbir güçlükle elde ettiğimiz özgürlük ve bireysel bağımsızlığımızı, toplumsal hayatımızı sağlam bir zemine oturtmak için kullanamadık, başarısız olduk. Başarısızlığımızın sebebi: “Hayata karşı olan itaatsizliğimiz.” İtaatsizliğin cezası da medeniyetlerimizin sefahate, cihan savaşlarına gark olması ve çökme noktasına gelmesi oldu. Daha da ilginç olan şey, kavramların gücünü ve bilimsel metodu bilen insanlık, bunları kendi hayatının düzenlenmesinde kullanamadı.
İki dünya savaşını – I. Dünya Savaşı, II. Dünya Savaşı - ayıran devrede kendimizi geleneksel disiplin ve dinsel ahlâktan hepten mahrum bırakınca, bizi idare eden gücü de yitirmiş olduk. Bu gücün hayatımızdan çekilmesi bizi aklın mantık kurgularıyla baş başa bıraktı.
Akıl, insana yasak olanla olmayanı gösterir. Yine de istediği gibi hareket etmekte serbesttir insan. Ancak varlığını devam ettirmek istiyorsa katı bir disipline ve eşyanın tabiatına uymak zorundadır. Özgürlüğün sınırsız ve bilinçsiz bir şekilde kullanılması onu ve onun cinsinden gelecekleri dejenere olmaya götürür.
İnsanın içinde yaşadığı dünyanın bir düzeni vardır. Her varlığın hareketi dünyadaki düzenin bir parçasıdır. Evrende bulunan şeyler sonsuz sayıda görünmelerine rağmen hepsi birbiriyle ilintili, benzer ve iç içe geçen parçalar yığınıdır. Bütün bunların varlığı, insanlar tarafından eskiden beri hissedilmektedir. Heraklit, bir dünya düzenin olduğuna ve insanın bu düzene uymak zorunda olduğuna inanıyordu.
Merak ve araştırmalar da akla uygun bir tabiat düzenine olan inançla başlar. Bu inanç, kozmosu bir içe doğuşla sezinlemektir. Modern bilim eşyanın kompleksliğinde gizli olan birliği, benzerliği meydana çıkardı. Değişen fenomenler arasında değişmeyenleri buldu. Bu ilişkiler yaradılış kanunlarıdır; yani maddenin, düşüncenin, hayatın kanunları olarak anlaşılmalıdır.
Mevcut kanunlar eşyanın tabiatını anlatır. İnsanın kendisinin ve soyunun sürekliliğini temin edebilmesi için hareketlerini mevcut kanunlara, eşyayı da kendi vücut ve ruhuna uydurması gerekmektedir. İnsan varlığının devamlılığı mütevazı biçimde eşyanın tabiatına ve varoluş tarzına uygun hareket etmeye bağlıdır.
Bacon’un anladığı gibi anlamak; “Mekanik Kartezyen” anlayışa kapılmak, evreni ve içinde yaşadığımız doğayı düzeltme, dize getirme ve yok etme gücüne sahip olduğumuzu zannetmek büyük ve boş bir gururdan öteye geçmez.
Hayat amaçsız ve disiplinsiz hale getirilince hayatın anlamı; eğlence bataklığına sürüklenmeye, körü körüne bir iktidar hırsı ve iştah tatminine dönüşür. Kendini, dünya düzenine uymayıp, zevkine göre hareket ederek özgür olduğunu zannedenlerle dolu bir tımarhaneden ibaret olur dünya.
Devam edeceğiz…