Yüksekova Güncel

Cumartesi Anneleri: Çekin kirli ellerinizi evlatlarımızın yaşamından

Genel

Adalet arayışlarının 543'üncü haftasında AKP'nin savaş politikalarına 'Artık yeter' diye tepki gösteren Cumartesi Anneleri, 'Bu haksız, hukuksuz, adaletsiz düzeniniz sürsün diye tek bir evladımızın bile ölmesine rıza göstermeyeceğiz. Çekin kirli ellerinizi evlatlarımızın yaşamından' dedi.

Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri adalet arayışlarının 543'üncü haftasında da Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. "Failler belli kayıplar nerede?" pankartını açan Cumartesi Anneleri, ellerinde karanfil ve kaybettikleri yakınlarının fotoğraflarını taşıdı.

HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun da katıldığı eylemde 18 Ağustos 1992'de Şırnak'ta kaybedilen Mehmet Ertak'ın akıbetinin sorularak Türkiye'de AKP hükümeti ve Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından devreye sokulan savaş politikalarına tepki gösterildi.


Eyleme destek veren HDP İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu, 7 Haziran'da yenilgiye uğrayan iktidarın intikam duygularıyla ülkeyi kan gölüne çevirdiğini dile getirirken, CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da TİHV'in 18 Temmuz- 20 Ağustos arasında yaşanan hak ihlallerine ilişkin hazırladığı rapordaki verilere dikkat çekerek "Biz, savaşa karşı barışı savunmak zorundayız" dedi.


'BABAMIN KAYBEDİLDİĞİ YAŞA GELDİM'


Daha sonra 18 Ağustos 1992'de Şırnak'ta gözaltında kaybedilen Mehmet Ertak'ın eşi Emine Ertak'ın eyleme yolladığı mektup okundu. Ertak'ın oğlu Serhat Ertak da, babası kaybedildiği zaman kendisinin 6 yaşında babasının ise 32 yaşında olduğunu dile getirerek, "Ben babamın kaybedildiği yaşa geldim. Biz sadece babamın kemiklerini istiyoruz" dedi.
Konuşmaların ardından haftanın basın açıklamasını Cumartesi İnsanları'ndan Özlem Dalkıran okudu. Türkiye'de yine bir savaşın ilan edildiğini söyleyen Dalkıran, "Yine kentler ablukaya alındı, JİTEM yöntemleri devreye sokuldu, evler bombalandı, insanlar öldürüldü, keskin nişancılar insan avına çıktı, ormanlar yakıldı, insanlar yerinden edildi, ölü bedenler hayasızca teşhir edildi. Yine, asker, polis, gerilla cenazelerinde Türkçe-Kürtçe ağıtlar birbirine karıştı" sözleriyle yaşanan savaş gerçeğine dikkat çekti. Devletin katliam ve savaş politikasına" Artık yeter" diye tepki gösteren Dalkıran, şöyle konuştu: "Bu haksız, hukuksuz, adaletsiz düzeniniz sürsün diye tek bir evladımızın bile ölmesine rıza göstermeyeceğiz. Çekin kirli ellerinizi evlatlarımızın yaşamından. Çekin kirli ellerinizi evlatlarımızın tabutlarından."

'ERTAK, POLİS KONTROL NOKTASINDA GÖZALTINA ALINDI'
Ertak'ın gözaltında kaybedilişine ilişkin de bilgiler veren Dalkıran, Şırnak'a bağlı Rezuk Mezrası'nda kömür ocağında işçi olarak çalışan Ertak'ın 18 Ağustos 1992 tarihinde ailesinin durumunu öğrenmek için Şırnak'a doğru yola çıktığını ancak içinde bulunduğu aracın polis kontrol noktasında resmi giyimli kişilerce durdurulduğunu, ardından Ertak'ın gözaltına alınarak Şırnak Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldüğünü söyledi. 3 kişinin Ertak'ın gözaltına alındığına ve 6 kişinin ise gözaltında işkence gördüğüne tanıklık ettiğini belirten Dalkıran o tarihten bu tana Ertak'tan haber alınamadığını söyledi.

ERTAK'IN KAYBEDİLMESİNDEN SORUMLU İSİMLER
Ailenin Ertak'ın durumuna ilişkin savcılığa başvurduğunu, olayın soru önergeleriyle Meclis'e taşındığını ancak buna rağmen, tüm başvuruların sonuçsuz kaldığını belirten Dalkıran, "İç hukukta sonuç alınamayan dosya, AİHM'e taşındı. Ve AİHM, Ertak'ın gözaltında ölümünden ve bedeninin kaybedilmesinden hükümetin sorumlu olduğunu ve devlet yetkililerinin neden olduğu sonucuna vararak Türkiye'yi oy birliğiyle mahkum etti" diye konuştu.

Dalkıran, Ertak'ın kaybedilmesinden Şırnak Emniyet Müdürü Necati Altuntaş, TMŞ Müdürü Mehmet Kaplan, Şırnak Tugay Komutanı Mete Sayar ve OHAL Valisi Ünal Erkan, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel, İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis, Emniyet Genel Müdürü Yılmaz Ergün, MİT Müsteşarı Teoman Koman'ın sorumlu olduğunu söyledi. Eylem, açıklamanın ardından son buldu./DİHA

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.