Amerikan gazetesi New York Times, başyazılarından birini bu konuya ayırdı. NYT ‘Türkiye’nin endişelerinin haklı olduğunu’ belirtse de, “Fakat Erdoğan Suriye’deki Kürtlere saldırarak işleri daha da kötü hale getiriyor. Bu saldırı, bölgede Kürt milliyetçiliğini tetikleyebilir” yorumu yaptı.
Gazete, çözümün Türkiye’de barış sürecinin tekrar başlaması olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
“ABD ve NATO’nun Erdoğan’a, Türkiyeli Kürtlerle 2015’te askıya alınan barış görüşmelerine yeniden başlaması için baskı yapması gerekiyor. Türkiye cumhurbaşkanına, uzun zamandır dışlanan bir azınlık olan Suriyeli Kürtlerin sahip olacağı yarı özerk bir bölgenin Türkiye’yi tehdit etmeyeceği ve Suriyeli Kürtlerin Türkiyeli Kürtlerle işbirliği yapmayacağına dair teminat verilmeli. Kürtler bu şartları kabul etmeli, insan hakları normlarına uymaya söz vermeli, Kürt olmayanların bölgelerinde yaşamalarına izin vermeli ve bölgenin bağımsız bir devlet haline gelmeyeceğini kabul etmeli. Türkler ve Kürtler savaşırken, Esad Suriye üzerinde kontrolünü yeniden sağlamak için bastırıyor.”
Başyazının tam metni şöyle:
‘AFRİN HAREKÂTI SURİYE’Yİ NÜFUZ ALANLARINA GÖRE BÖLECEK’
“Hem Trump hem Obama yöentimleri, IŞİD’le savaşta güçlü bir bölgesel müttefike çaresizce ihtiyaç duymaları nedeniyle, sınırın öbür tarafında NATO müttefiki Türkiye’ye karşı bir isyan yürüten güçlerle ittifak içinde olmalarına rağmen, Suriye’deki Kürt güçleriyle istekli bir biçimde birlikte çalıştı.
Şimdi ABD’nin IŞİD’e karşı başarıları, Türkiye’nin Suriyeli Kürtlere karşı saldırılarının tehdidi altında. Uzun zamandır korkulan bu çatışma daha kapsamlı bir savaşa ve Suriye’nin nüfuz alanlarına göre bölünmesine yol açabilir. Bu saldırıları durdurmak ise bütün tarafların, şu ana kadar göremediğimiz bir şekilde, diplomatik taahhütte bulunmasını gerektiriyor.
İhtilaf geçen hafta, Türkiye güçlerinin sınırı geçip Suriye’ye girmesi ve ülkenin kuzeybatısındaki Afrin’i kontrol eden Kürt güçlerine saldırmasıyla başladı. Olaylar o günden bu yana tırmanıyor; Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan savaşı, Kürtlerin kontrolünde olan ve Amerikan Özel Kuvvetleri’nin bulunduğu Menbic’e taşıma tehdidinde bulunuyor. Aynı zamanda Kürtleri buradan çıkarmaktan ve bölgeye Suriyeli sığınmacıları yerleştirmekten söz ediyor.
Halk Koruma Komiteleri (YPG) olarak bilinen Kürtler, Amerikan eğitimi, silahı ve hava desteği alan şemsiye bir grubun, Suriye Demokratik Güçleri’nin ağırlığını oluşturuyor. Türkler onları, 30 yıldan uzun süredir ayrılıkçı bir savaş yürüten PKK’den ayrılmaz biçimde, terörist olarak görüyor. Suriyeli grup Türkiye’deki örgütle bağını küçümse ve aralarında farklar olsa da, bağlantılar söz konusu. İki grubun ortak kökleri var fakat uzmanlara göre, Suriye’deki grup, ABD ve Avrupa tarafından resmen terör örgütü sayılan Türkiye’deki gruba somut destek vermemek yönünde 2012’de verdiği sözü büyük ölçüde tutmuş durumda.
‘ERDOĞAN IŞİD’E DEĞİL ESAD’A ODAKLANINCA YPG’YE DESTEK VERİLDİ’
Amerikalıların bir Kürt grup NATO müttefikine karşı bir isyan yürütürken bir diğer Kürt grupla birlikte çalışmasının yarattığı sorunlara rağmen, bu karar mantıklıydı. Türkiye Suriye’de Devlet Başkanı Beşar Esad’ı devirmeye öylesine odaklanmıştı ki, ABD’nin IŞİD’le savaşmasına yardım etmeyi reddediyordu. Sınırlarını sonuna kadar açık bırakarak, yabancı savaşçıların IŞİD’in saflarını doldurmasının önünü açtı. Diğer yandan Kürtler, kendi güçlerini tehdit eden IŞİD’le savaşmak istiyordu ve bunu iyi de yapıyorlardı.
Türkiye Amerikalıların Kürt güçleriyle işbirliğinden rahatsız olmaya 2012’den sonra, Kürtlerin Suriye’nin kuzeydoğusunda yarı özerk bir bölge kurmasının ardından rahatsız olmaya başladı. Türkler şimdi Kürtlerin, sınır boyunca uzanan üç bölgeyi birleşik bir Kürt bölgesine dönüşecek şekilde birleştirmesini engellemek istiyor. Böyle bir birleşmenin Suriye’deki Kürt savaşçıların Türkiye’deki Kürt partisine yardım etmek konusunda cesaretlendirmesinden endişeleniyorlar.
‘KORKULAR ANLAŞILIR AMA ÇÖZÜM SALDIRI DEĞİL’
Bu korkular anlaşılır fakat Erdoğan Suriye’deki Kürtlere saldırarak işleri daha da kötü hale getiriyor. Bu saldırı, bölgede Kürt milliyetçiliğini tetikleyebilir. Saldırı, 2019 seçimleri öncesinde uzun zamandır planladığı, iç desteğini artırmayı amaçlayan ve ABD’yi düşman olarak göstermeye ağırlık veren stratejisinin bir parçası. Saldırı, Pentagon’un Suriye’de 30 bin kişilik yeni bir Amerikan destekli sınır gücü kurma yönündeki planlarını açıklamasının ardından, Türkiye’nin bunu özerk bir Kürt bölgesi kurma girişimi olarak görmesiyle başladı.
Türkiye öfkeli bir tepki verince Beyaz Saray bu planları sahiplenmedi ve Kürtlere desteği azaltacağını ima etti fakat Pentagon Kürt liderliğindeki gücün hâlâ plan dahilinde olduğunu açıkladı.
Washington Türkiye’yi yatıştırmak için Afrin’e karşı saldırısına yeşil ışık yaktı; buradaki Kürtlerin Amerikan müttefiki olmadığını öne sürdü. Fakat Türklerin Amerikan güçleriyle doğrudan karşı karşıya kalabileceği Menbic’e yönelik bir hücuma karşı da uyarıda bulundu.
Bu tür mesajlar kafa karışıklığı yarattı ve daha fazla ihtilafı engellemek, Türklere teminat vermek veya Kürtleri desteklemek açısından pek az yararı oldu. Otoriter Erdoğan’ın yönetiminde Türkiye, ülke içinde Amerikan karşıtlığını kaşıyan ve Rusya’ya yakınlaşan, güvenilmez bir müttefik haline geldi. Fakat önemli ekonomisi, büyük ordusu ve İncirlik’teki hayati askeri üs düşünüldüğünde, Türkiye’nin terk edilmesi değil, Batı’ya yaklaştırılması gerekiyor.
‘ABD’NİN KÜRTLERE İHTİYACI VAR’
Bununla birlikte, Amerikan yönetiminin Kürtlere ihtiyacı var. Hem Trump hem de Obama yönetimleri, Erdoğan’a Türkiye içindeki Kürtlerle savaşmak konusunda tam özgürlük verirlerse onun da Amerika’ya Suriye’deki Kürtlerle birlikte çalışmaları için tam özgürlük vereceğini varsaydılar hep… Bu varsayım körü körüne iyimserdi ve Washington’ı, savaş halindeki iki müttefikle başbaşa bıraktı. Bu durum, Esad ve destekçileri Rusya ile İran’ın yanı sıra IŞİD kalıntılarının da işine geliyor.
NE YAPILMALI?
ABD ve NATO’nun Erdoğan’a, Türkiyeli Kürtlerle 2015’te askıya alınan barış görüşmelerine yeniden başlaması için baskı yapması gerekiyor. Türkiye cumhurbaşkanına, uzun zamandır dışlanan bir azınlık olan Suriyeli Kürtlerin sahip olacağı yarı özerk bir bölgenin Türkiye’yi tehdit etmeyeceği ve Suriyeli Kürtlerin Türkiyeli Kürtlerle işbirliği yapmayacağına dair teminat verilmeli. Kürtler bu şartları kabul etmeli, insan hakları normlarına uymaya söz vermeli, Kürt olmayanların bölgelerinde yaşamalarına izin vermeli ve bölgenin bağımsız bir devlet haline gelmeyeceğini kabul etmeli.
Türkler ve Kürtler savaşırken, Esad Suriye üzerinde kontrolünü yeniden sağlamak için bastırıyor. Bu sırada Rusya ve İran, ülkede kalıcı bir varlık ve nüfuz sahibi olmalarını sağlayacak manevralar yapıyor. ABD ise askeri taahhüdüne rağmen Suriye’nin geleceğine dair sorumluluğundan kaçınıyor. Suriye’nin uzun süredir devam eden ıstırabı, esasında bölgesel istikrarı güçlendirmeye kıymet vermesi gereken liderler ülkeyi parçalamaya devam ettikçe bitmeyecek.”