Bu noktada Kolombiya’daki sürecin başarıya ulaşmasının kolay olmadığını, Başkan Juan Manuel Santos’un ve temsil ettiği sağ-liberal siyasi çizgideki grupların, başını Eski Başkan Álvaro Uribe’nin çektiği ve ‘uribismo’ olarak adlandırılan sağ/aşırı, sağ politik cenahtan büyük bir muhalefet ile karşı karşıya kaldıklarını söylemek mümkün. Geçiş anlaşmasının sağlandığı Havana’da Raúl Castro, Juan Santos ve FARC’ın Lideri Rodrigo Londoño-Timochenko- barış sürecindeki bu tarihi gelişmeyi tüm dünyaya ilan ederken Kolombiya’da bazı televizyon kanalları bu ilanı FARC’ın gerçekleştirdiği bombalı saldırı görüntüleri ile yan yana koyarak verdi, Eski Başkan Uribe de anlaşmaya, FARC ile ülkenin silahlı kuvvetlerinin aynı kefeye konulması, suç işlemiş FARC üyelerinin cezalandırılmayacak olması gibi sebeplerden dolayı karşı çıkmış ve Kolombiya’nın teröre kucak açan bir topluma dönüşeceği iddiasında bulundu.
ÇATIŞMA VE ŞİDDET 8 SENEYE MAL OLDU
Uribe ve uribeci siyasal çizginin bu tutumunu anlamak güç değil. 2002’de Başkan Pastrana’nın FARC’a uzattığı barış teklifinin FARC tarafından tam anlamıyla kabul görmemesi, diyalog ortamının yerine Uribe’yi iki defa arka arkaya iktidara taşıyan şiddet sarmalını da beraberinde getirmişti. Çatışma ortamında FARC, hükümet güçlerine ağır darbeler vursa da bir yandan da kendi lider kadrosunu da içeren büyük kayıplar verdi. Diyaloga kapı aralayan bir dönemden çatışma ve şiddeti ön plana alan bir döneme geçilmesi Kolombiya’ya 8 seneye mal oldu. Tekrar diyalog dönemine dönüş ise Jose Manuel Santos’un iktidara gelmesi ve 2012’de süreci gündemine almasıyla oldu.
ÇÖZÜM İÇİN İRADE KOYMAK!
Bu bağlamda, çatışmasızlığın sağlanmasının yollarının aranması konusunda Kolombiya örneğindeki birkaç önemli noktanın altını çizmek gerek. İlk olarak çatışan tarafların barış açısından önemli bir siyasi irade ortaya koyması çözüm arayışları için en önemli faktör olarak karşımıza çıkıyor. Santos, bu yöndeki iradesini görüşmeleri sağlam mekanizmalar üzerinde ve olabildiğince şeffaf götürmek suretiyle ortaya koydu. Görüşmeler, başından itibaren üçüncü göz olan Küba ve Norveç’in garantörlüğü altında Şili ve Venezuela’nın refakatçi konumunda katılımıyla, doğrudan heyetler arasında gerçekleştirilmiştir. Böylece her iki tarafın da güven duyacağı bir ortam sağlandı.
İkinci nokta ise, tarafların bu iradesini görüşmelere koşulsuz bir biçimde yansıtmayı başarmış olmaları. Bunun en önemli unsurlarından biri, genel çift taraflı ateşkesin sağlanamamış olması ve zaman zaman üzerinde fikir birliği sağlanamayan konuların ortaya çıkmasına rağmen tarafların masayı terk etmeme yönündeki kararlılık ve mecburiyetleri oldu. Diyalog sürecinin başarıya ulaşmasındaki en önemli etkenlerden biri, kısa vadeli siyasi olaylardan arındırılabilmesidir.
Üçüncü nokta ise, meselenin teknik yönü ile alakalı. Her ne kadar barış için diyaloğun ve silah bırakmak için yapısal koşulların ve siyasi iradenin varlığı mevcut olmuş olsa dahi altmış senelik silahlı bir çatışmanın sona erdirilmesi ve silahların bırakılması bu iradenin ortaya koyulmasından daha öteye geçirilmesi gerektiği gerçeğini de değiştirmemekte. Bu açıdan barış sürecinde taraflar temel sorunların tespiti ve bunların çözümü için atılacak adımların somut olarak ortaya konulması için birebir uygulanacak bir takvimi takip etti.
Bu bağlamda, süreci başarıyla sonlandıran tarafların altı ayı aşmayacak bir sürede yani 2016 mart ayına kadar verdikleri taahhütleri yerine getirmeleri ve nihai barış anlaşmasını imzalayarak çatışmasızlığı sağlamaları bekleniyor. Her ne kadar süreç artık geri dönüşü olmayan bir noktaya gelmişse de, kalıcı barış ve Kolombiya’nın toplumsal yaralarını sarmak için ihtiyaç duyduğu restorasyonun gerçekleşmesi son tahlilde öngörülen bu mekanizmaların sağlıklı bir biçimde işlemesine bağlı olacak./Evrensel