Hürriyet gazetesinden Cansu Çamlıbel’in haberine göre, Tandoğan Caddesi’nin adının, “Zeytin Dalı” yapılması konusunda ABD’li sözcü, “Duydum. Rusya’nın da benzer bir şey yapmaya hazırlandığını da duydum. Bir şehir bir sokağın ismini değiştiriyorsa bu büyük ölçüde iç meseledir. Hele de Türkiye ve Rusya gibi ifade özgürlüklerini desteklediğimiz ülkelerde… İstedikleri ismi verebilirler” şeklinde değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın isim vermeden “Menbiç’te bizi vurursanız sert karşılık veririz” diyen Amerikalı yetkilileri hedef aldığı, “Bunlar hiç Osmanlı tokadı yememiş” şeklindeki sözlerine ise Heather Nauert, ‘komik’ diye nitelendirdiği açıklamaya yanıt vermekten kaçındı. Türkiye ile son dönemde yaşanan gerilimin giderilmesi için birçok üst düzey görüşme gerçekleştiğini hatırlatan Nauert, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın cuma günü çözüm arayışı için Ankara’ya gidecek olmasını da ‘önemli bir adım’ olarak tanımladı.
BERBEROĞLU KARARI İÇİN ‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ’ HATIRLATMASI
Heather Nauert’ın soru yöneltilmeden değindiği konu ise CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında MİT TIR’ları davasında çıkan 5 yıl 10 aylık hapis cezasıydı. Bunu ‘karmaşık bir dava’ olarak gördüklerini belirten Nauert, Berberoğlu hakkındaki kararı şöyle yorumladı: “Türkiye’de hükümet hakkında eleştirel bireyleri hedef alan tutuklamalar konusunda kaygılıyız. Berberoğlu, hükümeti eleştirdiği bilinen biriydi. Dolayısıyla bu vesileyle Türk hükümetine basın özgürlüğünü de kapsayan ifade özgürlüğünün önemini ve hükümetin aslında bu özgürlükleri korumakla mükellef olduğunu hatırlatmak isteriz. Bu zor zamanlarda daha az değil daha çok sese ihtiyaç var. Türkiye’den yargılama öncesi garantiler, yargının bağımsızlığı, diğer insan hakları ve özgürlüklerin yanı sıra basın özgürlüğüne saygı duymasını ve tüm bu hak ve özgürlükleri teminat altına almasını bekliyoruz.”
‘FAZLA TAKILMIYORUZ’
Nauert’e, “Türkiye’den gelen sert retorik ilişkilerin gidişatını olumsuz etkilemiyor mu?” diye soruldu. Nauert şöyle yanıt verdi: “Biz Türkiye’den ve başka ülkelerden gelen bu tür söylemlere alışığız. Yabancı liderlerin bizim hakkımızda söyledikleri şeyler duyuyoruz, sosyal medyada yaptıkları paylaşımları görüyoruz. Ama bunlara fazla takılmıyoruz. Biz diplomasi arayışındayız. Diplomasinin yolunu kullanıyoruz. Türkiye’nin meşru güvenlik kaygılarını tanıyoruz. Müttefikimizle bu kaygılarını konuşacağız. Ama bizim de şiddetin tırmanması konusunda kendi kaygılarımız var. Mücadelenin DEAŞ’tan başka yöne kaymasını istemiyoruz. Bakanımız Tillerson bugün Suriye’ye istikrar getirmek için 200 milyon dolar aktarılacağını açıkladı. Bu DEAŞ’ı dışarda tutmak için çok önemli. En son ihtiyacımız olan dikkatimizin dağıtılması.”